el-Ümm. Şafiî(204)

el-ÜM

الأمّ

Adını mezhebin ana metni oluşundan alır ve Şâfiî’nin hayatının son beş yılını geçirdiği Mısır’da “kavl-i cedîd / mezheb-i cedîd” adıyla ortaya koyduğu fıkhî birikimini içerir. İmam Şâfiî, bir fıkıh mezhebinin kurucusu olmanın yanında ictihadlarının büyük kısmını bizzat telif eden ve eserleri günümüze ulaşan nâdir şahsiyetlerden biridir; “kavl-i kadîm” devrine ait temel eseri el-Ḥücce adıyla bilinir ve öğrencisi Za‘ferânî bu dönem fıkhının en güçlü râvisi kabul edilir. Ancak eser zamanımıza kadar gelmemiş, bu döneme ait ictihadları çeşitli kaynaklara serpilmiş atıflar halinde bugüne ulaşmıştır. Şâfiî’ye atfedilen mevcut eserlerin tamamı kavl-i cedîd devrine ait olup önceleri el-Mebsûṭ, daha sonra el-Üm adıyla tanınmıştır. Aslında Şâfiî fıkhın her konusuyla ilgili bir eser yazmış, muhtemelen bu telifatına toplu bir isim vermemiştir. Her biri ihtiva ettiği konunun başlığıyla anılan bu eserler erken dönem ilim çevrelerinde “kütübü’ş-Şâfiî” diye bilinirdi. III. (IX.) yüzyıl âlimlerinden pek çoğunun biyografisinde, “Mısır’a gitti ve Rebî‘den Şâfiî’nin kitaplarını aldı” şeklinde ifadelere rastlanır. IV. (X.) yüzyıldan itibaren kütübü’ş-Şâfiî terkibi yerine el-Mebsûṭ adı kullanılmıştır. İslâm telif geleneğinde belirli bir alanla ilgili kapsamlı bilgileri içeren ansiklopedik eserler bu adla anılır. Nitekim Hanefî mezhebinin ana kaynaklarından olan Şeybânî’nin el-Aṣl adlı eseri el-Mebsûṭ diye bilindiği gibi Serahsî’nin Hanefî fıkhına dair kitabı da aynı adı taşımaktadır. İbnü’n-Nedîm’in kaydettiği üzere Şâfiî’nin kitaplarına el-Mebsûṭ denildiği dönemde yer yer “Kitâbü’l-Uṣûl” ismi de kullanılmıştır. Mezhep birikimi çerçevesinde hiyerarşik bir değerlendirmeye de işaret eden bu adlandırmanın sebebi, söz konusu ana metinlerin mezhebin teşekkülünden sonraki dönemde ortaya çıkan mezhep literatürüne temel teşkil etmesidir. Aynı görüşle Hanefî literatüründe mezhebin ana kaynaklarını oluşturan “zâhirü’r-rivâye” eserlerine “usul”, bu metinlerde işlenen konulara da “mesâilü’l-usûl” adı verilmiştir. Ancak usûl-i fıkhın müstakil bir disiplin haline geldiği dönemde bir fürû-i fıkıh metni için usul adının kullanılması uygun düşmediğinden aynı anlamı taşıyan el-Üm tercih edilmiştir.

el-Üm ismine ilk defa Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī tarafından yer verildiği anlaşılmaktadır. Beyhakī, Şâfiî’ye ait on üçü usul ve 128’i fürûa dair toplam 141 başlıktan meydana gelen bir eser listesi vermiş, el-Üm adı altında fürû konularını ihtiva eden bölüm (kitap) başlıklarını saymıştır (Menâḳıbü’ş-Şâfiʿî, I, 246-254). Beyhakī’nin önce usule dair eserleri, ardından fürû çerçevesindeki kitapları sayması, teorik nitelikteki risâleleri el-Ümm’ün dışında gördüğü izlenimini verse de onun iki türe dair saydığı eserlerin tamamı matbu el-Üm içinde yer almaktadır. el-Ümm’ün bölüm başlıklarını sayan Beyhakī tahâret, salât, zekât, hac, nikâh, talâk, îlâ, zıhâr, liân ve nafakāt bölümlerini Şâfiî’nin öğrencilerine imlâ ettiğini ve bunların Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî tarafından rivayet edildiğini belirtmiştir. Şâfiî’nin son dönem görüşlerinin en güçlü râvisi olan Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî “Kitâbü Veṣâya’l-kebîr, Kitâbü ʿAlî ve ʿAbdullāh, Kitâbü İḥyâʾi’l-mevât, Kitâbü’ṭ-Ṭaʿâm ve’ş-şarâb, Kitâbü Ẕebâʾiḥi Benî İsrâʾîl, Kitâbü Ġasli’l-meyyit” adını taşıyan bölümleri hocasından semâ yoluyla almadığı halde bunları “kāle’ş-Şâfiî” ifadesiyle nakletmiştir. Devrin telif geleneğini dikkate almayan N. Calder, el-Ümm’ün bazı yerlerinde “kāle’ş-Şâfiî”, bazı yerlerinde “kāle’r-Rebî‘”, çoğu yerlerde ise yalnız “kāle” denildiğini ve son durumda görüş sahibini tesbitin imkânsız olduğunu belirterek bu görüşlerin tamamının sonraki nesiller tarafından Şâfiî’ye nisbet edildiğini ileri sürmüştür. Benzeri bir ifade karmaşasının Müzenî’nin el-Muḫtaṣar’ında da yer aldığını belirten Calder, el-Üm’deki “kāle’r-Rebî‘” ifadelerinin de gerçekte Rebî‘e değil sonrakilere ait birtakım tasarruflardan meydana geldiğini, Rebî‘in önünde Şâfiî’ye ait bir eser bulunsaydı onun doğrudan “kāle’ş-Şâfiî” diyeceğini belirterek tamamen yanlış bir yaklaşımla el-Ümm’ün Şâfiî’ye aidiyetini tartışmaya açmıştır (Studies, s. 73-85).

İmam Şâfiî’nin Mısır’da geçen yeni dönem fıkıh düşüncelerini en ayrıntılı biçimde yansıtıp mezhebin ana kaynağını oluşturduğu için el-Üm adını alan eseri İbnü’n-Nedîm’in el-Mebsûṭ fi’l-fıḳh ismiyle andığı bilinmektedir. Onun Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî ile Za‘ferânî tarafından rivayet edildiğini belirttiği bu esere ait içindekiler listesi (el-Fihrist, s. 260) el-Mebsûṭ’un eldeki el-Üm’den farklı bir metin ihtiva etmediğini göstermektedir. İbnü’n-Nedîm, Rebî‘in Şâfiî’den rivayet ettiği el-Mebsûṭ’un diğer bir adının Kitâbü’l-Uṣûl olduğunu da belirtmiştir. Öte yandan Rebî‘ el-Murâdî, mezhep birikimini aktarma hususunda Ebû Hanîfe’nin öğrencisi Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye denk bir görev ifa etmiştir. Şâfiî’nin mezheb-i cedîd çerçevesindeki eserlerinin en güçlü râvisi kabul edildiğinden İslâm coğrafyasının farklı yerlerinden ilim tahsili için gelenler Şâfiî’nin hadis ve fıkıh birikimini Rebî‘den öğrenerek memleketlerine taşımışlardır. Bunların büyük çoğunluğu ehl-i hadîs çevresine mensup olduğundan Şâfiî’nin fıkhî birikimi onların rivayet faaliyetleri sayesinde uzak bölgelere kadar yayılmıştır. Muhammed b. İsmâil et-Tirmizî’nin Rebî‘den Şâfiî’nin kitaplarını alan 200 civarında isim tesbit ettiği belirtilir. Bunlar arasında Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, Yahyâ b. Maîn, Ebû Zür‘a er-Râzî ve Ebü’l-Abbas el-Esam gibi tanınmış âlimler bulunmaktadır.

el-Ümm’ün en önemli kaynağını Şâfiî’nin Mısır öncesi fikirlerinin ürünü olan kavl-i kadîm birikimi teşkil eder. Otuz beş yaşına kadar Mekke ve Medine’de ehl-i hadîs çevrelerinde yaşayan Şâfiî, 184 (800) yılında Bağdat’ta ehl-i re’y anlayışının yetkin temsilcilerinden Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ile tanışmış, bu ekolün fıkhî birikimini temsil eden eserleri temin edip on beş yılını alacak fikrî bir hesaplaşmaya girişmiş ve bu süreçte içinde yetiştiği çevrenin gelenekçi anlayışı ile Irak merkezli ehl-i re’y fıkhı arasında entelektüel bir dönüşüm geçirmiştir. Re’y birikimine karşı uzun süre eleştirel bir tavır sergileyen ve bu tavırla mezheb-i kadîmini oluşturan Şâfiî, rakip iki anlayışı zayıf ve güçlü yanlarıyla yeterince tanıdıktan sonra her iki ekolün güçlü yanlarını esas alan yeni bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bu amaçla 199 yılı sonları veya 200 (815) yılı başlarında Mısır’a giden Şâfiî’nin eski telifatını ne oranda beraberinde götürdüğünü tesbite imkân yoksa da ciddi bir yekün tuttuğu tahmin edilen bu birikimden tamamen kopuk bir öğretim ve telif faaliyetine giriştiği düşünülemez. Dolayısıyla el-Ümm’ün kaynakları arasında kavl-i kadîm birikiminin ciddi bir yer tuttuğu söylenebilir. Şâfiî eski görüşlerinin alınmasına icâzet vermediği halde Müzenî’nin el-Muḫtaṣar’ı, hatta Rebî‘in rivayet ettiği el-Üm mezheb-i kadîmden unsurlar içermektedir. Bu unsurlar, Şâfiî’nin vefatından sonra her iki dönem öğrencileri arasında gerçekleşen ilmî alışverişin ürünü kabul edilse bile İḫtilâfü Mâlik ve’ş-Şâfiʿî dışında ehl-i re’y çevresine yönelik yazılmış olan usul eksenli risâlelerin el-Üm’de yer alışını izah edemez.

Beyhakī’nin Rebî‘ tarafından rivayet edildiğini belirttiği el-Emâlî bağımsız bir eser değil el-Ümm’ün bir parçasıdır. Müzenî’nin el-Muḫtaṣar’ında ve bunun şerhi olan Mâverdî’nin el-Ḥâvi’l-kebîr’inde “el-İmlâ” isminin bazı yerlerde yalın, bazı yerlerde “... alâ mesâili Mâlik”, “alâ mesâili İbni’l-Kāsım”, “alâ kitâbi Mâlik”, “ale’l-Muvatta’”, “alâ Muhammed b. el-Hasan” gibi kayıtlarla birlikte geçmesi, Şâfiî’nin diğer öğrencilerinden de el-Emâlî adlı eserlerin rivayet edilmesi, hatta Ebû Hâmid el-İsferâyînî’nin Emâli’ş-Şâfiʿî adıyla Mısır’dan bir eser sipariş ettiğine dair bilgi bu eserin o dönemde el-Üm’den ayrı halde de bulunduğunu göstermektedir. Müstakil olarak günümüze intikal etmese de mezhebin fürû literatüründe, tarih ve tabakat eserlerinde Şâfiî’ye el-Emâlî adıyla farklı eserlerin nisbet edilmesi, Rebî‘in el-Üm’de yer verdiği imlâ ürünü kısımların bunların sadece bir kısmını teşkil ettiği izlenimi vermektedir.

el-Üm’deki hadis malzemesi konusunda Şâfiî’nin temel kaynağı İmam Mâlik ve Süfyân b. Uyeyne’nin rivayetleridir. Dönemin bu iki otoritesine talebelik yapmanın avantajını çok iyi kullanan Şâfiî, rivayetlerine daha çok başvurduğu Mâlik’i eleştirirken Süfyân b. Uyeyne’nin ilmî birikimine sıkça müracaat ihtiyacı duymuş, bu hususta Süfyân’a on dokuz yıl talebelik yapan ve el-Müsned’iyle hocasının hadis birikimini kaybolmaktan kurtaran Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî’den destek almıştır. Şâfiî, el-Üm’de Leys b. Sa‘d’ın rivayetlerine de yer vermiş, kendisiyle bizzat görüşmüş olmasa da bu rivayetleri onun öğrencisi Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Hassân et-Tinnîsî’den temin etmiştir. el-Ümm’ün bir diğer kaynağı Mâlik’in Mısırlı talebelerine ait telifattır. el-Üm’de bu eserlere herhangi bir atıf yapılmaması Şâfiî’nin bu birikime bütünüyle kayıtsız kaldığı anlamına gelmez. Zira Şâfiî’yi Mısır’a davet edip kendisine sahip çıkan Abdullah b. Abdülhakem şahsî kütüphanesini onun istifadesine sunmuştur. Bu kütüphanede hangi eserlerin bulunduğu tam bilinmese de Mâlikîler’in Mısır’da ürettikleri temel metinleri içerdiği tahmin edilmektedir. Çünkü İbn Abdülhakem, Mısır’ın tanınmış üç âlimi ve İmam Mâlik’in talebeleri olan İbnü’l-Kāsım, İbn Vehb ve Eşheb el-Kaysî’nin fıkhî birikimini derleyip bundan eserler üretmiştir. Mâlik’in fıkhını Irak fıkıh anlayışına göre işleme denemesi olan el-Esediyye ve bunun bir tür redaksiyonu sayılan el-Müdevvene bu tarihte telif edilmiştir. Irak fıkhına karşı benzeri bir tecrübeyi yaşayan Şâfiî’nin bu metinlere ilgisiz kaldığı düşünülemez.

Sonuç olarak Şâfiî, Mısır’a gelir gelmez önceki fıkhî birikimini burada sağladığı yeni kaynakları dikkate alarak gözden geçirip yeni dönem fıkhını telif ve imlâ etmeye koyulmuş, fıkıh bablarını önce ilgili âyet, hadis ve diğer rivayetler, ardından mesâil yer alacak şekilde tertip etmiştir. Yazdıkları belli bir hacme ulaşınca İbrâhim b. Muhammed b. Herim el-Mısrî adındaki dostunu çağırır, Büveytî okur, o yazardı; oradaki diğer öğrenciler de bundan faydalanırdı. Bu meclislere katılan Rebî‘ hazır bulunmadığı sırada yazılanları daha sonra sağlayıp hocasına kontrol ettirmiştir. Mısırlı talebeleri, Şâfiî’nin bu dönem ilmî birikimini muhafaza ederek tedris ve telif faaliyetleriyle yaymaya ve geliştirmeye çalışmış, bunlardan bir kısmı bu mirası aynen aktarırken diğerleri işleyip geliştirmiştir. Şâfiî’nin yeni görüşlerini olduğu gibi aktarma konusunda tartışmasız isim Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî’dir. Daha sonra el-Üm adını alan bu külliyat, mezhep imamının bizzat kendi ifadelerinden oluştuğu için “nusûsü’ş-Şâfiî” diye nitelenmiş ve mezhep literatürü içinde en üst derecede itibar görmüş, talebelerinin bu yeni görüşleri işleyerek meydana getirdikleri telifat grubu ise mezhepte ikinci sırayı almıştır. Rebî‘in rivayeti bir yandan mezheb-i kadîm çerçevesinde aktarılan bilgilerle mukayese, diğer yandan mezheb-i cedîdi özellikle ihtisar ederek, yer yer tahrîcler ekleyerek aktaran Müzenî’nin katkısını ölçme imkânı vermektedir. Şâfiî’den sonra altmış yıl yaşayan Müzenî hocasının eserlerini sürekli elden geçirip telif ettiği el-Muḫtaṣar’ıyla oldukça özlü bir metin ortaya koymuştur. Bu çalışma Şâfiî’nin hacimli fakat dağınık eserlerini istifade edilebilir bir bütünlüğe kavuşturduğu için sonraki mezhep telifatı için model eser işlevi görmüştür.

Fıkhî birikimini el-Üm’de son derece başarılı bir şekilde yansıtan Şâfiî konuları ilgili âyet ve hadislere dayanarak işlemiş, nasların hükümlere delâlet biçimini izah edip farklı ictihadları eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmiş, meseleleri tahlil ve temellendirmede gösterdiği maharet takdir edilmiştir. el-Üm’de fıkhî meseleler deliller eşliğinde verilirken usul ile fürû organik bir bütünlük içinde ele alınmak suretiyle canlı bir ictihad etkinliği sergilenmiştir. Bu yönüyle eser tatbikî bir usûl-i fıkıh metni yapısına sahiptir. el-Üm Şâfiî’nin İmam Mâlik, Ebû Hanîfe ve talebeleri, İbn Ebû Leylâ ve Evzâî gibi müctehidlerle yahut onların birbiriyle olan görüş ayrılıklarına dair müstakil bölümler ihtiva etmesi bakımından da önem taşır. Eserinde karşı ve muhtemel görüşleri, bunlara cevaplarını diyalektik bir metotla ele alan ve nezih bir tartışma üslûbu benimseyen Şâfiî, gerek önceki ulemâyı gerek çağdaş muhaliflerini ilmî sınırlar içinde eleştirmekten geri durmamıştır. Dolayısıyla el-Üm, Şâfiî’den önceki ve çağdaşı ulemânın fıkhî görüşlerine yer vermesi açısından fıkhın erken dönem gelişimine ait zengin bir kaynak niteliğindedir. Eserin bu değerinin farkında olan Joseph Schacht, İslâm hukukunun erken dönem gelişimiyle ilgili çalışmasında (bk. bibl.) görüşlerini ağırlıklı biçimde bu eserdeki malzemeye dayandırmaya çalışmıştır.

Mısırlı edip ve yazar Zekî Mübârek, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin bir ifadesinden ve eser üzerindeki bazı değerlendirmelerden hareketle yazdığı kitapta (bk. bibl.) el-Ümm’ün Şâfiî’ye aidiyetini tartışma konusu yapmış, bir mukaddimesinin olmadığını da gerekçe göstererek eserin Şâfiî’nin vefatından sonra yazıldığını iddia etmiştir. Ancak pek çok müellif bu iddianın tutarsızlığını güçlü delillerle ortaya koymuştur (el-Üm, neşredenin girişi, I, 13-17; , IX, 144-146; ayrıca bk. BÜVEYTÎ). Esasen Rebî‘ de eser boyunca metnin nisbeti konusunda son derece titiz davranmış, derse katılmayıp Şâfiî’den bizzat dinleyemediği hangi kısımları Büveytî’den aldığını açıkça belirtmiştir (el-Üm, neşredenin girişi, I, 14). Şâfiî’nin görüşlerinin dönemin telif geleneği icabı öğrencileri tarafından, cem‘, tasnif ve tertip edildiğine şüphe yoktur. Bunun yapılması eserin Şâfiî’ye nisbetini etkilemez. Ayrıca Rebî‘, Müzenî ve Büveytî’nin her birinin tertibi diğerinden farklıdır. Bugün mevcut eserin tertibi müteahhirîn devri ulemâsından Ömer b. Reslân el-Bulkīnî’ye (ö. 805/1403) aittir. Muhtemelen Bulkīnî, Rebî‘in sistematiğini yeterince düzenli bulmadığı için yeni bir tertibe ihtiyaç duymuş, bu konuda büyük oranda hocasının ilmî birikimini uzun süre inceleme konusu yapma fırsatı bulan ve aşamalı bir ihtisar işleminden geçirdikten sonra düzenleyen Müzenî’nin el-Muḫtaṣar’ından esinlenmiştir.

Çeşitli kütüphanelerde pek çok yazması bulunan el-Üm önce Bulak’ta basılmış (I-VII, 1321-1326), uzun süre bunun tıpkıbasımları yapılmış, daha sonra çeşitli neşirleri gerçekleştirilmiştir (nşr. Muhammed Zührî en-Neccâr, I-VIII, Kahire 1381/1961, Beyrut 1393/1973; nşr. Mahmûd Matracî, I-VIII, Beyrut 1413/1993; nşr. Ahmed Bedreddin Hassûn, I-XV, Beyrut 1996; nşr. Ali Muhammed v.dğr., I-X, Beyrut 1422/2001; nşr. Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib, I-XI, Mansûre 1422/2001). Bunlar arasında özellikle Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib’in neşri titiz bir çalışma olarak öne çıkmaktadır. Mezhebin temel metni sayılması sebebiyle el-Ümm’ün pek çok ihtisarı yapılmış ve başka çalışmalara da konu olmuştur. Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī el-Üm’de yer alan hadisleri tahriç etmiş, ayrıca Şâfiî’nin dayandığı nasları derlemeye çalışmıştır. Şâfiî’nin eserlerini tarayarak onun görüşlerine dayanak teşkil eden âyetleri Aḥkâmü’l-Ḳurʾân’da toplayan Beyhakī, ardından hadisleri de Maʿrifetü’s-sünen ve’l-âs̱âr’ında bir araya getirmiştir. Emîr Sencer b. Abdullah el-Câvlî el-Ümm’ü yeniden düzenlemiş (Tertîbü Kitâbi’l-Üm), İbnü’l-Lebbân eseri Nevevî’nin Ravżatü’ṭ-ṭâlibîn’inin konu başlıklarına göre Tertîbü’l-Üm adıyla bablara ayırmışsa da bunu temize çekememiştir. Yûnus b. Bedrân b. Fîrûz el-Cemâl el-Mısrî de el-Ümm’ü ihtisar etmiş, Ebû Bekir Ahmed b. Hüseyin b. Sehl el-Fârisî, ʿUyûnü’l-mesâʾil fî nuṣûṣi’ş-Şâfiʿî adıyla bir eser yazmış, İbn Dakīkul‘îd de bunu şerhetmiştir (, II, 1188, 1397). el-Ümm’ün Bulak’taki ilk yayımı için yazma nüshalar ve maddî imkân sağlayan Ahmed Bek el-Hüseynî, eserin ibadetlerle ilgili kısmını Şâfiî ulemâsının biyografilerine yer verdiği geniş bir mukaddime ile birlikte Mürşidü’l-enâm li-bürʾi Ümmi’l-İmâm adıyla yirmi dört cilt halinde şerhetmiştir. Ziriklî bu şerhin yazmasının Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunduğunu ve mukaddimesinden faydalandığını kaydeder (el-Aʿlâm, I, 94; Abdullah Muhammed el-Habeşî, I, 271). Muhammed Zeynüddin b. Sa‘d, Kahire Üniversitesi’nde Merviyyâtü’l-İmâm eş-Şâfiʿî fî Kitâbi’l-Üm min evvelihî ilâ evveli kitâbi’l-büyûʿ adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamış (1993), Abdülvehhâb b. Ahmed Halîl b. Abdülhamîd’in, Riyad İmam Muhammed b. Suûd Üniversitesi’ne sunduğu el-Ḳavâʿid ve’ḍ-ḍavâbitü’l-fıḳhiyye fî Kitâbi’l-Üm adlı yüksek lisans tezi (1419) daha sonra neşredilmiştir (Riyad 1429/2008).

Bilal Aybakan, DİA

Eserin Rıfat Fevzi Muttalib tahkikli 10 ciltlik baskısını indirmek için tıklayınız

Kitabın Türkçe tercümesi Musa Özdemir tarafından yapılmış olup Buruc yayınlarınca 10 cilt halinde basılmıştır.

Marifetu's-Sünen ve'l-Asar. Beyhakî(458)

معرفة السنن والآثار

Ahmed b. Hüseyin b. Ali b. Musa el-Beyhakî(458)

 

es-Sünen ve’l-âsâr veya Ma‘rifetü’ş-Şâfiî li’s-sünen ve’l-âsâr adlarıyla da bilinen kitap Şâfiî fıkhının dayandığı hadisleri, sahâbe ve tâbiîn sözlerini ihtiva etmekte ve onların güvenilir olduğunu ispata çalışmaktadır. Tâceddin es-Sübkî, bir Şâfiî fakihinin yanında bu kitabın mutlaka bulunması gerektiğini söyler. Brockelmann bu eserle es-Sünenü’l-kübrâ’nın aynı kitap olduğunu zannetmiştir (İA, II, 582). Ümmü’l-Kura Üniversitesi 5 cilt halinde basmıştır. Her bir cildinin doktora tezi olarak farklı öğrenciler tarafından tahkik edilmiştir.

En kapsamlı tahkik ise Abdulmu’ti Kalaci tarafından yapılan tahkik olup 15 cilt olarak basılmıştır.

 

TDVİA “Beyhakî” maddesinde bu kitap hakkında bilgi verilirken “Hanefî fakihi Ebû Ca‘fer et-Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-âsâr’ında bu esere çeşitli tenkitler yöneltmektedir” ifadesi yer almaktadır. Ancak Beyhakî’den(v.458) bir asır önce yaşayan Tahavî’nin(v.321) kendisinden sonra gelen Beyhakî’yi eleştirmesi muhtemelen gözden kaçırılmış bir hata olarak ansiklopedide yer almıştır.

PDF olarak İNDİR

Şafi Mezhebi

ŞAFİÎ MEZHEBİ

I. Kaviller: İmam Şafi'nin görüşleri ve eserleri.

es-Sünenü'l-Me'sure: Müzeni rivayeti

Müsned: Rebi' b. Süleyman rivayeti

er-Risale: Rebi' b. Süleyman(270) rivayeti. İmam Şafi'i'nin Mısır'da iken yazdığı bu fıkıh usulu kitabı bize kadar ulaşan ilk usul kitabıdır.

el-Ümm: Rebi' b. Süleyman(270) rivayeti olduğu gibi İbn Carud ve Buveyti rivayetleri de vardır. el-Ümm'ün beşinci cildi tamamen hilaf ilmine ayrılmış. Beşinci ciltte ayrıca Müzenî'nin Muhtasar'ı var. Daha sonra müstakillen basılmış. Müzeni'nin bu eseri Şafii mezhebinde ilk muhtasardır. Maverdi buna bir şerh yazmış: el-Havi'l-Kebir

II. Vecihler: İmam'ın dışındakilerin görüşlerine vecihler denir.

III. Tarikler: Bir meselede birden fazla görüş varsa buna tarikler denir.

Şafii mezhebinde iki temel metin vardır: İmam Gazzali'nin(505) el-Veciz'i ve İmam Nevevi'nin el-Minhac

1. Fethu'l-Aziz fi şerhi'l-Veciz, Abdulkerim b. Muhammed er-Rafi'(623): İmam Gazzalî'nin Veciz isimli eserine yapılan şerh. Fethu'l-Aziz veya Şerhu'l-Kebir isimleriyle meşhur olmuş bu şerh

1.2. Ravzatu't-Talibin, İmam Nevevî: Fethu'l-Aziz eserine yapılan muhtasar.

1.2.1. Ravzu't-Talîb, İbnu'l-Mukrî el-Yemenî. İmam Nevevî'nin Ravzatu't-Talibin adlı eserindeki zayıf ve mercuh kavil, vecih ve tarikleri ayıklayıp racih ve mutemet görüşleri ekleyerek Ravzu't-Talib adıyla ihtisar ettiği eser.

1.2.1.1.Esne'l-Metalib, Zekeriya el-Ensarî: Ravzu't-Talib'in şerhi.

1.2.3.4.5. en-Naîm. İbn Hacer el-Heytemî: Esne'l-Metalib'in muhtasarı.

1.2.2. el-Ubabu'l-Muhit. Safiyyuddin ez-Zebidî: Ravzatu't-Talibin eserinin muhtasarı

1.2.3. el-Ğunye. İmam Suyutî: Ravzatu't-Talibin eserinin muhtasarı

İbn Mulakkin ise el-Veciz'deki hadisleri tahric etmiş.

Minhac üzerine yapılan şerhlerden en meşhur olanı Şirbini'nin Muğni'l-Muhtac'ıdır. Ayrıca Remli'nin Nihayetu'l-Muhtac isimli bir şerhi var.

Ebu İshak eş-Şirazi'nin el-Mühezzeb isimli kısa metin sayılabilecek 2 ciltlik bir eseri var. İmam Nevevi bu kitaba el-Mecmu' adında tam 20 ciltlik bir şerh yazmış. Mecmu'nun 1. cildinde Şafii mezhebinin usulu hakkında geniş bilgi verilmiş.

el-Havî. Maverdî


الحاوي الكبير

el-Havi'l-Kebir

MAVERDÎ

 

a)“el-Havî” isminin kitaba veriliş sebebi:

el-Maverdî, el-Havî’nin ön sözünde, kitaba “el-Havî” ismini vermesinin sebebini şöyle ifade etmektedir: “Gerek sistematiği itibarıyla, gerekse, konuların tertip, taksim ve düzeni itibarıyla, bütün fıkıh konularını, ihtilaflı konularda diğer mezhep imamlarının görüşlerini ve bu görüşlerin münakaşalarını ve el-Müzeni Muhtasarı’nın bütün “Mesele”lerini ihtiva ve istiap etmesi ve istenilen konunun kolayca onda bulunabilmesi tefeül ve umudu ile bu kitabıma, (ihtiva eden şümullü manasına gelen) “el-Havî” ismini verdim.”

 

b) “el-Havî” kitabının müellifine nispeti:

Bir kitabın müellifine nispeti, önemli hususlardan biridir. Çünkü, kitabın ihtiva ettiği ilmî meselelerin ve ifade ettiği gerçeklerin ilim ve matbuat çevrelerinde itibar görmesi, halk tarafından kabul edilip güvenilmesi ve taklit ve tahriflerden korunması ve bildirdiği gerçeklerin tam olarak algılanması için, bir kitabın kendi müellifine nispet edilmesi gerekmektedir.

“el-Havî” kitabı, gerek zamanındaki müellif ve alimler, gerekse de ondan sonraki bütün müellifler tarafından müellifi el-Maverdî’ye nispet edilmiştir. Öyle ki, el-Maverdî, “Sahibü’l-Havî” unvanıyla meşhur olmuştur. Fakihler, kendi eserlerinde el-Maverdî’den nakil yaparlarken kitaplarında, “el-Havî sahibi” şöyle dedi diye ifade de bulunmuşlardır.

 

c) “el-Havî el-Kebir”in bazı özellikleri:

el-Maverdî’nin “el-Havî el-Kebir” eseri, ihtiva ettiği naklî nasslar ve aklî mana ve yorumlar itibariyle Muhammed b. İdris eş-Şafiî’nin mezhebini ve bu mezhebin özelliklerini taşıyan ve yansıtan en önemli eserlerden olduğu için İslam hukuku camiasında büyük önem taşımaktadır.

“el-Havî” kitabı, imam Şafiî’nin önemli sözlerini ve mezhebinin ana konularını ihtiva eden el-Ezherî’nin “ez-Zahir” adlı kitabını da içine alan el-Müzenî’nin “Muhtasar” adlı kitabını şerh etmektedir. Bu şerhle, el-Maverdî, el-Müzenî muhtasarındaki mücmelleri tafsil, mutlakları takyit ve kapalı kalan bütün meselelerini, üstün bir belağat ve akıcı bir dil ile şerh ederek açığa çıkartmıştır.

İmam el-Maverdî’nin “el-Havî’l-Kebir” eseri, fıkıh sahasında yazılmış en büyük ve kapsamlı eserlerden biridir. Bu eserde, aklî ve naklî deliller, sahabe ve tabiîn görüşleri ve diğer mezhep hukukçularının görüşleri üstün bir üslup ve kolay anlaşılan bir ibare ile yazıldığı için İmam Şafiî mezhebi ve mukayeseli İslam hukuku sahasında çok değerli bir “fıkıh ansiklopedisi” unvanıyla isimlendirilmeye layık bir eserdir.

d) el-Maverdî’nin “el-Havî’l-Kebir” adlı eserindeki metodu:

el-Maverdî’nin “el-Havî’l-Kebir” kitabında takip ettiği metodu kısaca şöyle açıklayabiliriz:

1-el-Maverdî “el-Havî” kitabının başında bir önsöz yazarak bu önsözünde kitabın hedefini ve bu kitapta takip ettiği üslubünü açıklamıştır.

2-el-Maverdî, “el-Havî” kitabının ihtiva ettiği meseleleri, fasılları ve bölümlerinin tertib, düzen ve tasnifinde, el-Müzenî “Muhtasar”ının tertibini ve sistematiğini uygulamıştır.

3-el-Maverdî, “el-Havî” kitabında dile getirdiği meselelerde, Kitap, Sünnet, Sahabe ve tabiî’nin görş ve eserlerine, İcma’ ve Kıyasa dayanmıştır.

4-el-Maverdî, “el-Havî” kitabında bir meseleyi zikrettikten sonra o meseleyle ilgili ayrıntıları, o meselede mezhebin hükmünü ve o meseledeki görüş ayrılıklarını ve kendi tercihini açıklamıştır.

5-el-Maverdî, “el-Havî” kitabındaki fıkhî meselelerde bulunan sözlük manaları ifade ederken genelde arap şiirlerinden delil getirmektedir.

6-el-Maverdî, “el-Havî” kitabında, Şafiî mezhebi dışındaki Hanefî, Malikî, Hanbelî ve ez-Zahirî gibi fıkıh mezheplerinin görüşlerini de açıklayarak, bütün görüşleri tartışmış ve bu tartışmadan sonra Şafiî mezhebini tercih sebebini ifade etmiştir.

 

e) “el-Havî’l-Kebir”in el yazma nüshaları:

“el-Havî’l-Kebir”in dünya kütüphanelerinde birçok el yazma nüshaları bulunmaktadır. Bunlardan tespit edebildiğimiz birkaç tanesi şunlardır:

1-Mısır’da, “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 82 numarada bulunan nüshadır. Bu nüsha, kemale en yakın olanı olup 23 mücellet halindedir. Ancak, birinci cildi ve diğer ciltlerden bazı konular noksan ise de, bu noksanlıklar, diğer nüshalardan ikmal edilmiştir.

2-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” Kütüphanesinde 83 numarada korunmakta olup, açık ve düzgün bir hat ile yazılmış nüshadır. Bu nüsha, 23 cilt halinde olup, iki cildi eksiktir.

3-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 189 numarada bulunmakta olan ve dört mücelledi bulunmakta olan güzel bir hat ile yazılmş nüshadır.

4-Mısır’da aynı kütüphanede 450 numarada üç mücelledi bulunmakta olan nüshadır.

5-Mısır’da “Tal’at” kütüphanesinde 191 numarada olup iki mücelledi bulunmakta olan nüshadır.

6-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 190 numarada olup 9 cildi bulunmakta olan nüshadır.

7-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 501 numarada bulunan nüshadır.

8-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 435 numarada bulunan nüshadır.

9-Mısır’da “el-Ezheriye” kütüphanesinde 1260 numarada bulunan nüshadır.

10-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 434 numarada bulunan nüshadır.

11-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 449 numarada bulunan nüshadır.

12-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 962 numarda bulunan nüshadır.

13-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 1077 numarada bulunan nüshadır.

14-Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 2588 numarada bulunan nüshadır.

“el-Havî’l-Kebir”in matbu olan nüshası, birinci el yazması nüshanın esas alınması ve içindeki eksikliklerin diğer nüshalardan tamamlanması ile elde edilmiştir.

 

f) “el-Havî’l-Kebir” kitabının ihtiva ettiği başlıca fıkhî konular:

Yukarıda açıklandığı gibi, el-Maverdî’nin “el-Havi’l-Kebir” adlı eserinin dünyanın çeşitli kütüphanelerinde bulunan 14 kadar el yazma nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshalardan Mısır’da “Darü’l-Kütübi’l-Mısrıyye” kütüphanesinde 82. numarada bulunan nüshası en mükemmelleri olup 23 ciltten ibarettir. Biz, el-Havî’l-Kebir’in ihtiva ettiği konularını, bu el yazma nüshasını esas alarak beyan etmeyi uygun gördük. Ancak, mukaddime ile bürlite 19 mücellt halinde bsılmış tahkikli nüshasının mühakkikleri tarafından kaleme alınmış “el-Mukaddime” cildinin muhtevasını da bu muhtevanın önüne mukaddime olarak alınmasının uygun olacağını düşündük.

el-Mukaddime” adlı cildin ihtiva ettiği başlıca konular şunlardır:

1-İmam Şafiî’nin hal tercümesi.

2-el-Muhtasar’ın sahibi İmam el-Müzenî’nin hal tercümesi.

3-“el-Havî”nin sahibi el-Maverdî’nin hal tercümesi: ismi, nesebi, lakabı, hocaları, öğrencileri, çağdaşı olan alimler, ilim erbabının ona övgüleri, karakteri ile ilgili özellikleri, ahlakı, atandığı görevleri ve vefat tarihi.

4-İslam Hukuku kaynakları, bu kaynaklardan hüküm çıkarma (istinbat) yolları ve “Haber-i Vahid” ile amel edilme yolları.

5-Fıkıh alimleri arasındaki görüş ayrılıklarının sebebi ve fıkıh mezhepleri

6-el-Havî adlı esere bu ismin verilmesinin sebebi, kitabın, müellifine nispeti, el-Müzenî Muhtasar’ının şerhleri, el-Havî kitabına alimlerin övgüleri ve el-Maverdî’nin bu eserinde uyguladığı metot

 

7-El yazma nüshaları

8-Ebu Mansur el-Ezheri’nin hal tercümesi ve “ez-Zahir” adlı kitabı

 

Birinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Taharet (temizlik), gusül (boy abdesti), sivak (diş ve ağız temizliği), abdesti bozan hususlar, abdest alma ve farzları, abdestin sünnetleri, istinca veya başka bir ifade ile istitabe (tüvaletten sonra temizlenme ve rahatlama), guslü gerektiren hususlar, boy abdesti alma, teyemmüm, mestler ve üzerlerini meshetmek, Cuma ve bayramlar için yapılan gusül ve kadınların adetleri (hayız ve nifas) konularını ihtiva eder.

İkinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Namazla ilgili konular, yolcu namazı, yolculukta namazların birleştirilmesi ve savaş halinde kılınan namaz (Salatü’l-Havf) konularını ihtiva etmektedir.

Üçüncü mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Cenazeler bahsi, zekatla ilgili konular ve zekata tabi mallar, Cuma ve bayram namazı ve bu namazlarla ilgili hükümleri ihtiva etmektedir.

Dördüncü mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Oruç, i’tikaf (bir camide ibadet için uzun süre bekleme) ve hac ibadetleriyle ilgili konuları ihtiva etmektedir.

Beşinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Hac ibadeti ile ilgili kalan konular ve buyu’ (alışverişler) ile ilgili konuların bir bölümünü içermektedir.

Altıncı mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Alışveriş bölümünün kalan kısımlarını ihtiva etmektedir.

Yedinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Selem (para peşin mal veresiye akdi) ve rehin bölümleriyle ilgili konuları içermektedir.

Sekizinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Teflis (icra ve iflas), hacir (kısıtlama), sulh, havale, daman (tazminat), şirket, vekalet ve ikrar konularını içermektedir.

Dokuzuncu mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Ariye (ödünç), gasp, şuf’a, kırad (mudarebe), müsakat (emek ağaç ortaklığı) ve icare (kira) konularını ihtiva etmektedir.

Onuncu mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Müzaraa (tarım ortaklığı), ihyaü’l-mevat (ölü arazileri ihya), bağışlar, lukata (buluntu mallar) ve feraiz (miras) konularını ihtiva eder.

On Birinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Feraiz bölümünden kalan kısımlar, vasiyetler, vedia (emanetler), fey’ ve ganimet (savaşlarda düşmandan zapt edilen mallar) gibi konuları ve bu konularla ilgili hükümleri ihtiva etmektedir.

On İkinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Nikah (aile hukuku) ile ilgili konuları ve bu konularla ilgili hükümleri ihtiva etmektedir.

On Üçüncü mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Kadınların Sıdakı (mihir), taksim ve nüşuz (birden fazla hanımla evli olanların, aralarındaki eşitlik ve hakları, isyan eden zevcelerin durumu ile ilgili konular), hulu’ (mal karşılığında kadın boşama) ve talak (boşanma) bölümünün bir kısmı gibi konuları içermektedir.

On Dördüncü mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Talak bölümünün kalan kısmı, ric’at (dönüşlü boşanma), iyla (hanımına yaklaşmamaya yemin etmek) ve zıhar (kocanın hanımını annesine veya kız kardeşine benzetmesi)’nin bir bölümü ile ilgili konuları içermektedir.

On Beşinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Zıhar bölümünün kalan kısmı, lıan (karısını zina ile suçlayan kocanın karısı ile lanetleşmeleri), iddet (boşanan veya kocası ölen kadınların bekleme müddeti) ve reda’ (süt kardeşliği)'nin bir bölümü ile ilgili konuları içermektedir.

On Altıncı mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Reda’ bölümünden kalan kısmı, nafakalar ve cinayetler (suç ve cezalar) ile ilgili konuları içermektedir.

On Yedinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Diyet (öldürülen kişilerin kan tazminatları), kasame (faili meçhul cinayetler), devlete karşı baş kaldıranlarla savaş (kıtalu ehli’l-Bağyi) ve mürtet (dinden dönen) ile ilgili hükümleri içermektedir.

On Sekizinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Hudut (had cezaları), hırsızlık, içkiler ve cezaları, dinden dönenlerle savaşma ve ülkeyi korumak için savaşlara hazırlanma konularını ihtiva eder.

On Dokuzuncu mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Cihat (savaş), cizye (gayrı Müslim vatandaşlardan alınan baş vergisi), avlanma ve hayvan boğazlama ve kurbanlarla ilgili konuların bir kısmını içermektedir.

Yirminci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Kurbanlar ile ilgili konunun kalan kısmı, yiyecek ve içecek, yarışma ve atış sporları, yeminler ve adaklar ile ilgili konuları ve hükümlerini içermektedir.

Yirmi Birinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Yemin ve adaklarla ilgili konulardan kalan kısmı, Kadı’nın (hakimin ve mahkemenin adabı), bir Hakimin diğer bir Hakime gönderdiği yazıların hukukî durumu ve dava şahitleri ile ilgili konunun bir kısmını ihtiva eder.

Yirmi İkinci mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Şahitler ile ilgili konunun kalan kısmı, şahitliğe şahitlik, davalar ve ispat konuları ile ilgili hükümleri içermektedir.

Yirmi Üçüncü mücelledin ihtiva ettiği başlıca konular:

Köle azadı ile ilgili konu ve hükümleri ihtiva etmektedir.

.
.