Cessas. (v.370)

CESSÂS

الجصاص
 

 

 

İran’ın eski yerleşim merkezlerinden Rey’de doğdu (305/917). Bu sebeple Râzî nisbesiyle, mesleğinden dolayı da Cessâs (kireççi) lakabıyla anılır. Yirmi yaşlarında iken Bağdat’a gidip devrin en büyük Hanefî fakihi Ebü’l-Hasan el-Kerhî’nin derslerine devam etti ve onun önde gelen talebelerinden oldu. Kerhî’den başka Abdülbâkī b. Kāni‘, Hâkim en-Nîsâbûrî, Ebû Ali el-Fârisî, Süleyman b. Ahmed et-Taberânî gibi tanınmış âlimlerden de ders aldı. Bağdat’ta görülen kıtlık üzerine bir ara Ahvaz’a giden Cessâs bir süre sonra tekrar Bağdat’a döndü. Ardından hocası Kerhî’nin de tavsiyesi üzerine Hâkim en-Nîsâbûrî ile birlikte Nîşâbur’a giderek ondan hadis tahsil etti. Kerhî’nin vefatından sonra tekrar Bağdat’a döndü (344/955) ve onun yerine ders vermeye başladı. Ebû Bekir Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Ebû Abdullah Muhammed b. Yahyâ el-Cürcânî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ahmed en-Nesefî, Ebü’l-Hüseyin Muhammed b. Ahmed ez-Za‘ferânî, Muhammed b. Ahmed el-Vâsıtî, Ebû Ca‘fer el-Üsrûşenî başta olmak üzere birçok talebe yetiştirdi. Zamanında Bağdat’ta en büyük Hanefî âlimi kabul edilen Cessâs 7 Zilhicce 370’te (13 Haziran 981) burada vefat etti. 

Hanefî fıkıh âlimlerini ilmî açıdan yedi tabakaya ayıran tasnifte Cessâs’a dördüncü tabaka olan ashâbü’t-tahrîc* içinde yer verilmişse de bu husus tenkit edilmiş ve onun üçüncü tabakada (meselede müctehid), hatta ikinci tabakada (mezhepte müctehid) yer alması gerektiği ileri sürülmüştür. Eserlerinde Hanefî mezhebine ait görüşleri savunurken zaman zaman taassup gösterdiği söylenebilir. Özellikle İmam Şâfiî’yi sık sık tenkit etmesi, bu mezhep sahiplerinin karşı tenkitlerine sebep olmuştur. Kuvvetli bir muhakemeye ve üstün bir ikna kabiliyetine sahip olan Cessâs, ileri sürdüğü görüşler arasında delillere dayalı tercihler yapmakta, sonradan çıkan meseleler hakkında da mezhebin usulüne göre görüş belirtmektedir. Yer yer Hanefî mezhebine, hatta İslâm hukukçularının çoğunluğuna aykırı görüşler öne sürdüğü de görülmektedir. Meselâ En‘âm sûresinin 103. âyetini tefsir ederken Allah’ın âhirette de görülemeyeceğini söyler ve görüşüne uymayan âyet ve hadisleri te’vil eder (Ahkâmü’l-Kurân, III, 4-5). Ona göre sihrin hakikati yoktur, sihir bir göz boyama ve aldatmacadan ibarettir. Hz. Peygamber’e büyü yapıldığına dair haberler uydurmadır (a.e., I, 49). Bu görüşlerinden dolayı Mu‘tezile mezhebinden olduğu ileri sürülmüşse de bu doğru değildir. Mu‘tezile âlimlerine dair tabakat kitaplarında kendisine yer verilmesi, mezhep mensuplarının sayılarını çoğaltma ve mezhebin ilmî değerini artırma gayretlerinin neticesi olarak açıklanabilir. 

Özel hayatında sadelikten ayrılmayan, her türlü günahtan titizlikle sakınan Cessâs devlet hizmetinden uzak durmuş, kendisine iki defa teklif edilen başkadılık görevini kabul etmemiştir. Tefsirinde “emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker” konusuna sık sık yer vererek devlet adamlarına karşı bu görevin ihmal edilişinin İslâm âleminde açtığı yaralara dikkat çeker. Dinden sapmalar gösterdiklerini, iktidarlarının devamı uğruna büyük zulüm ve haksızlıklar yaptıklarını belirttiği Emevî halifelerine, özellikle de Yezîd, Abdülmelik, Velîd ve Hişâm’a ağır ithamlarda bulunurken Ömer b. Abdülazîz’i bunlardan istisna eder. Muâviye’ye karşı da yer yer memnuniyetsizliğini hissettirmeye çalışır (a.e., III, 246, 329, 400). 

Eserleri.

1. Ahkâmü’l-Kurʾân. Ahkâm âyetlerinin tefsiridir. Hanefîler arasında çok rağbet gören ve birçok yazma nüshası bulunan kitap, ilk olarak bir heyet tarafından üç cilt halinde neşredilmiştir (İstanbul 1335-1338). Eseri ayrıca Muhammed es-Sâdık Kamhâvî de beş cilt halinde yayımlamıştır (Kahire, ts.; Beyrut 1405/1985).

2. Usûlü’l-fıkh. En eski usûl-i fıkıh kitaplarındandır. Ahkâmü’l-Kurʾân’a mukaddime olarak yazılan eserde usûl-i fıkıh konularının tamamına yer verilmiştir. Kitap Uceyl Câsim en-Neşemî tarafından tenkitli olarak neşredilmeye başlanmıştır (I-III, Küveyt 1405-1408/1985-1988).

3. Muhtasaru İhtilâfi’l-fukahâʾ. Tahâvî’nin İhtilâfü’l-fukahâʾ adlı eserinin muhtasarıdır (yazma nüshaları için bk. Güngör, s. 40). Pakistanlı araştırmacı Muhammed Sagīr Hasan el-Ma‘sûmî, kitabın Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunan II. cildinin bir bölümünü Tahâvî’nin eseri olarak neşretmişse de yine Pakistanlı âlimlerden Saîdullah ve Muhammed Yûsuf el-Benûrî, yayımlanan eserin Cessâs’a ait muhtasar olduğunu tesbit etmişlerdir. Masûmî’nin neşrettiği bölüm Muhtasaru İhtilâfi’l-fukahâʾnın Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshalarıyla karşılaştırıldığında görülen benzerlik de Saîdullah ile Benûrî’nin kanaatini desteklemektedir.

4. Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî. Tahâvî’nin Muhtasar’ının önemli şerhlerinden biridir.

5. Şerhu Edebi’l-kādî. Hassâf’ın eserine yapılmış bir şerhtir. 6. Şerhu Câmiʿi’l-kebîr. Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Câmiʿu’l-kebîr’inin şerhidir (son üç kitabın yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 178, 181; Sezgin, I, 424, 437, 441; Güngör, s. 37, 39, 42). 

Bunlardan başka kaynaklarda Cessâs’ın Şerhu’l-Câmiʿi’s-sagīr, Şerhu Muhtasari’l-Kerhî, Şerhu’l-esmâʾi’l-hüsnâ, Şerhu’l-Menâsik li-Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, Cevâbâtü’l-mesâʾil adlı eserlerinden de söz edilmektedir. 

Mevlüt Güngör, TDVİA

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

.
.