İhtilafu'l-Fukaha. Mervezî
اختلاف الفقهاء
İhtilâfu'l-Fukahâ
Ebû Abdillâh Muhammed b. Nasr b. Yahyâ el-Mervezî (ö. 294/906)
İhtilâfü’l-Ulemâʾ (nşr. Seyyid Subhî es-Sâmerrâî, Bağdat 1401/1981; Beyrut 1406/1986). İhtilâfü’l-fuḳahâʾ (nşr. Muhammed Tâhir Hakîm, Riyad 1420/2000) olarak da bilinen ve hilâf türünün belli başlı örnekleri arasında yer alan eserde Ebû Hanîfe, İmam Malik, İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in görüşlerinin yanı sıra Evzâî, İbn Şübrüme, İbn Ebû Leylâ, Ebû Sevr gibi günümüzde müntesibi bulunmayan mezhep imamlarının da görüşlerine yer verilmektedir. Ayrıca hemen her konuda Süfyân es-Sevrî’nin görüşlerinin zikredilmesi eseri bu âlimin fikirleri açısından temel kaynak durumuna getirmektedir. Müellif zaman zaman İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel, Süfyân es-Sevrî, İbn Ebû Leylâ gibi müctehidlerin görüşlerini desteklemiştir. İbnü’n-Nedîm’in, Kitâbü İḫtilâfi’l-fuḳahâʾi’l-kebîr ve Kitâbü İḫtilâfi’l-fuḳahâʾi’ṣ-ṣaġīr adlı iki eserini kaydettiği Ahmed b. Nasr el-Mervezî ile (el-Fihrist, s. 266) Muhammed b. Nasr el-Mervezî muhtemelen aynı şahıstır.
Eseri PDF olarak İNDİR
el-Muhalla. İbn Hazm(ö.456/1064)
el-MUHALLÂ
Bazı kelâm ve fıkıh usulü konularının özetlenmesi ile başlayan eserde (I, 2-71) fıkıh literatüründeki yaygın tasnife uygun bir bölüm sıralaması görülür. Yalnız ana başlıklara (kitab) sahip olan bölümler iç tasniften yoksundur ve konular meseleler halinde incelenmektedir. Müellif “mesele” başlığının ardından önce kendi görüşünü Kur’an, sünnet, sahâbe icmâı ile delillendirmekte, daha sonra farklı görüşlerin gerekçelerini ve özellikle hadisten getirilen delilleri tartışmaktadır. Ebû Râfi‘in ikmaliyle birlikte 2308’e ulaşan meselelerin bazıları müstakil risâle hacmindedir. Eserin bu tarzda yazılmış olmasını Muhammed Muntasır el-Kettânî bir tür kanunlaştırma girişimi olarak değerlendirmektedir (Muʿcemü fıḳhi’l-Muḥallâ, s. 28). Zikrettiği hadislerin isnadını kesintisiz olarak zikreden İbn Hazm yer verdiği bütün görüşleri sahiplerine ulaşacak bir isnadla aktarır; bu görüşleri yöntemlerinin meşrû ve dayandırıldıkları rivayetlerin sahih olup olmadığı, ilgili konu için gerekçe sayılıp sayılmayacağı ve görüş sahiplerinin kendi ilkeleriyle tutarlı kalıp kalmadıkları açısından değerlendirir (Hanefîler’in kendi ilkelerine aykırı davrandıkları iddiaları için bk. el-Muḥallâ, VIII, 106; X, 393, 394). Karşı görüş sahiplerini eleştirirken yer yer rencide edici ifadeler de kullanır (örnek için bk. a.g.e., II, 236; IX, 502; X, 394, 395, 399).
Mezheplerin gelişiminden sonra fıkıh literatürünün üzerinde yoğunlaşmadığı birçok kişiyi ve görüşü bir araya getiren el-Muḥallâ, bu özelliğiyle erken dönem fıkıh ve hatta İslâm ilimleri tarihi için vazgeçilmez bir kaynak teşkil etmektedir. Ehl-i hadîs anlayışının ve özellikle Zâhirîlik akımının Endülüs’te zirvede olduğu bir dönemin ürünü olan eser yalnızca kıyasa değil, aynı zamanda fıkhın müstakil bir ilim haline gelişinden itibaren büyük bir kısmı İslâm coğrafyasının merkezinde ve doğu topraklarında geliştirilen birçok metot, kavram, tasnif, yaklaşım ve kuruma yönelik tenkitlerle doludur. Bu yaklaşımından dolayı İbn Hazm fıkıh ilminin teşekkül dönemini, bilhassa sahâbe ve tâbiîn nesillerini esas almış, bu zaman diliminde ortaya çıkan görüş ve anlayışları eserinin temel referansı haline getirmeye çalışmıştır. Hemen her meselede sahâbe fıkhına yer vermesi, Tâvûs b. Keysân, İkrime el-Berberî, Eyyûb es-Sahtiyânî, Ebû İdrîs el-Havlânî gibi yaşayan fıkıh mezheplerinin tarihleriyle doğrudan irtibatlı olmayan birçok tâbiîn müctehidinin, Zeynelâbidîn b. Hüseyin, Muhammed el-Bâkır, Ca‘fer es-Sâdık gibi Ehl-i beyt imamlarının, Ümmü Seleme ve Sehle bint Süheyl gibi sahâbe neslinden, Âişe bint Talha b. Ubeydullah, Ümmü’d-Derdâ eş-Şâmiyye ve Amre bint Abdurrahman gibi tâbiîn neslinden kadın müctehidlerin görüşlerini, mezheplerce benimsenmediği için terkedilen ve fıkhın klasik çağında tatbik edilmemiş bulunan erken döneme ait ictihadları (örnek için bk. a.g.e., II, 174; III, 210-225; VII, 234) ihtiva etmesi eserin değerini arttırmaktadır. İbn Hazm’ın diğer mezheplerin dayandığı birçok hadis ve sahâbî âsârını, özellikle bunların râvilerini eleştirmek suretiyle geçersiz kılmaya çalışması el-Muḥallâ’yı hadis ricâli konusunda da önemli bir kaynak haline getirmektedir. Eser, müellifin kendi ölçütüne göre belirlediği seksene yakın mütevâtir hadis ihtiva etmesiyle de dikkat çekmektedir (meselâ bk. a.g.e., II, 9, 83, 135; III, 61, 108, 121, 263 vd.). Öte yandan tarih, siyer, edebiyat gibi sahalarda ilginç tesbitlere, anekdotlara ve nüktelere yer veren el-Muḥallâ (meselâ bk. a.g.e., V, 221; VIII, 347; XI, 404), İbn Hazm’ın Emevî iktidarına dair görüşlerinden (meselâ bk. a.g.e., IV, 138; X, 299) hadis sahasındaki faaliyetlerine kadar (meselâ bk. a.g.e., X, 402; XI, 313) hayatı ve değişik konulardaki düşünceleri hakkında da önemli bir kaynaktır.
Eserin yaklaşık üçte birini Hanefî ve Mâlikî görüşlerinin reddine ayıran İbn Hazm, Zâhirî düşüncenin gereği olarak Şâfiî mezhebine daha ılımlı yaklaşmakta, Ahmed b. Hanbel’in fıkhî görüşlerine ise çok az ve genellikle eleştirmeden yer vermektedir (meselâ bk. a.g.e., I, 121, 131; II, 34, 50, 97, 120, 187, 215, 265; III, 192, 260; X, 330; bu konuda bir değerlendirme için bk. Goldziher, s. 64, 72-74). Erken dönem fıkıh tarihi hakkında zengin bir muhtevaya sahip olmasına rağmen el-Muḥallâ’nın fıkıh mezheplerini temsil eden görüş ve delillerini yansıtma konusunda yer yer yetersiz kaldığı görülmektedir. Eserde imamlardan sonra fıkıh mezheplerinin bünyesinde geliştirilen görüşler yeterince yer almadığı gibi bazan bir mezhepçe hiçbir dönemde benimsenmemiş hükümler o mezhebin görüşü olarak zikredilmekte, hatta birbirine zıt bazı görüşler eserin farklı yerlerinde aynı mezhebe izâfe edilmektedir (meselâ bk. el-Muḥallâ, V, 128, 176; VI, 106, 192, 193, 266).
Eserin kaynakları arasında başta hadis ve âsâr kitaplarını zikretmek gerekir. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Nesâî, Mâlik b. Enes, Ahmed b. Hanbel, Bezzâr, Hâkim en-Nisâbûrî, Bakī b. Mahled, Kāsım b. Asbağ, Zekeriyyâ b. Yahyâ es-Sâcî, Kāsım b. Sellâm, Abd b. Humeyd gibi musanniflerin isimlerine atıf yapıldığı göz önüne alınırsa İbn Hazm’ın kendi dönemine kadar gelen hadis külliyatına muttali olduğunu ve el-Muḥallâ’nın çok zengin hadis kaynaklarına dayandığını düşünmek mümkündür. Bununla birlikte el-Muḥallâ’da bunların dışında adı açıkça zikredilen eser sayısı son derece sınırlıdır. Bunlar Abdurrahman b. Zeyd’in Kitâbü’s-Sebʿa’sı, Kadı İsmâil b. İshak’ın el-Mebsûṭ’u, Ebû Hanîfe ed-Dîneverî’nin Kitâbü’n-Nebât’ı, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr’i, Hâlid b. Saîd’in Aḫbâru fuḳahâʾi Ḳurṭuba’sı ve Muhammed b. Sahnûn’un babası Sahnûn’un Kayrevan kadılığı yaptığı sırada verdiği hükümleri topladığı el-Aḥkâm’ından ibarettir (bu atıflar için bk. a.g.e., III, 199; V, 5, 220; VI, 243; VII, 492; IX, 379; X, 391; XI, 402).
el-Muḥallâ, anılan özelliklerinden dolayı bilhassa İslâm medeniyetinin gelişim çizgisini eleştiren ve ıslah etmek isteyen kişi ve hareketler tarafından seçkin bir kaynak kabul edilmiştir. Bir yandan kelâmın ve özellikle Eş‘arîliğin, öte yandan mantığın ve mütekellimîn fıkıh usulü telakkisinin etkisine karşı Şâfiî ve Mâlikî mezhepleri içinde gelişen ehl-i hadîs muhalefetinin temsilcileri, temel telakkileri ve delil anlayışıyla müslümanlara örneklik teşkil edecek eserler arasında el-Muḥallâ’yı da zikretmektedir. İzzeddin b. Abdüsselâm, İslâm’da yazılan kitaplar içinde el-Muḥallâ ve el-Muġnî gibisini görmediğini söylemekte, Zehebî de onun bu ifadesini teyit etmektedir. Öte yandan Safedî’nin, Takıyyüddin İbn Teymiyye’nin kişiliğinden bahsederken “muhallâ”nın “süslenmiş” anlamına gelmesinden hareketle, “Zihni el-Muḥallâ ile süslüydü” (Aʿyânü’l-ʿaṣr, I, 335) ifadesine yer vermesi bu açıdan manidardır. XVIII ve XIX. yüzyıl ihyâ hareketi önderlerinin de İbn Hazm’a ve el-Muḥallâ’ya yoğunlukla başvurduğu görülmektedir. Meselâ Şevkânî’nin es-Seylü’l-cerrâr adlı eserinin kaynaklarından biri el-Muḥallâ’dır (es-Seylü’l-cerrâr, I, 12, 33, 290; II, 113; III, 28, 82 vd.). Yine el-Muḥallâ’nın neşrinde esas alınan nüshalardan olan Yemen nüshasının hâşiyesindeki birçok ta‘lîkātın Emîr es-San‘ânî tarafından kaleme alındığı ve müstensihinin de Şevkânî olduğu bilinmektedir. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak modern İslâmcılık düşüncesinin de el-Muḥallâ’yı önemli bir kaynak kabul ettiği görülmektedir. Nitekim M. Reşîd Rızâ el-Menâr’daki bir makalesinde, müceddidlerin el-Muḥallâ’nın kıymetini İzzeddin b. Abdüsselâm kadar bilmesi ve bir gün bu eseri neşretmesi gerektiğini yazmış (XXVI [1344/1925], s. 276) ve bundan yaklaşık üç yıl sonra talebesi Ahmed Muhammed Şâkir eserin neşrine başlamıştır.
Muhtemelen el-Muḥallâ hakkında kaleme alınan en eski eser, Muvahhidler’in Mâlikî metinlerine karşı ehl-i hadîsi ve Zâhirî yaklaşımları destekleyen siyasetlerinin sonucunda işkenceye uğrayan İbn Zerkūn Muhammed b. Ebû Abdullah el-İşbîlî’nin reddiyesidir. VII. (XIII.) yüzyıl Endülüs’ünün Mâlikî önderlerinden olan İbn Zerkūn’un bu çalışması el-Muʿallâ fi’r-reddi ʿale’l-Muḥallâ adını taşımaktadır. Aynı asırda yaşadığı zannedilen İbn Halîl Muhammed b. Abdülmelik el-Abderî, el-Ḳıdḥu’l-muʿallâ fî ikmâli’l-Muḥallâ adlı eserini kaleme almıştır. el-Mevridü’l-aḥlâ müellifinin el-Ḳıdḥu’l-muʿallâ’dan kendi eserine iktibas ettiği mukaddime metnine göre Abderî, İbn Hazm’ın oğlu Ebû Râfi‘in el-Muḥallâ’yı ikmal çalışmasını gereği gibi yapmadığı kanaatindedir. Ona göre Ebû Râfi‘ el-Mücellâ’dan yararlanmamış, bunun yerine el-Îṣâl’den aldığı metinleri kısaltmakla yetinmiştir. Böylece bir yandan el-Mücellâ’da yer almayan bazı meseleler esere dahil edilirken öte yandan söz konusu kitapta zikredildiği için el-Muḥallâ’da da bulunması gereken birçok mesele Ebû Râfi‘in ikmalinde yer almamıştır (M. İbrâhim el-Kettânî, IV [1958], s. 312-313).
Zâhirîliğin VIII. (XIV.) yüzyıl boyunca Mısır-Suriye ekseninde yeniden canlanması üzerine el-Muḥallâ’nın birçok ihtisarı yapılmıştır. 1. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, el-Muʿallâ fî muḫtaṣari’l-Muḥallâ (İḫtiṣârü’l-Muḥallâ). İbnü’l-Harrât Abdülhak el-İşbîlî’den İbn Hazm’ın eserlerini rivayet eden ve İbn Hazm Zâhirîliği’ni çeşitli kitaplarında savunan İbnü’l-Arabî’nin (meselâ bk. el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, II, 302, 519) bu çalışmasının belirli çevrelerde yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî’nin de bizzat mütalaa ettiği eserler listesinde zikrettiği kitabın günümüze ulaştığı öne sürülmektedir (M. İbrâhim el-Kettânî, IV [1958], s. 319). 2. Ebü’l-Hayyân el-Endelüsî, en-Nûrü’l-eclâ fi’ḫtiṣâri’l-Muḥallâ. Başlangıçta Mâlikî iken daha sonra Zâhirîliği benimseyen, ardından Şâfiî mezhebine geçse de Zâhirî tavrını birçok alanda sürdüren Ebü’l-Hayyân’ın ihtisar çalışmasının adıyla ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Kâtib Çelebi eseri el-Enverü’l-aʿlâ olarak kaydederken M. İbrâhim el-Kettânî’ye göre eserin ismi el-Enverü’l-aḥlâ’dır. 3. Zehebî, el-Müstaḥlâ min Kitâbi’l-Muḥallâ. Üç cilt olduğu kaydedilmektedir. 4. el-Mevridü’l-aḥlâ fi’ḫtiṣâri’l-Muḥallâ. Müellifi meçhul olan bu eserin ilk cildi, M. İbrâhim el-Kettânî’nin verdiği bilgiye göre Miknâs’ta Mektebetü’l-câmii’l-kebîr’de mevcuttur. Zehebî’nin öğrencileriyle aynı tabakadan olduğu zannedilen müellif, Zehebî’yi hem bazı meseleleri hazfettiği hem de eserde bulunmayan bir dizi meseleyi dahil ettiği için eleştirmekte, buna karşılık Abderî ihtisarını çok daha başarılı bulmaktadır (MMMA, IV [1958], s. 329). Hem el-Îṣâl’den hem el-Mücellâ’dan yararlandığını belirten müellif, çalışmasının mukaddimesinde İbn Hazm’ın eserlerindeki isnadların listesini çıkarmış ve ihtisar çalışmasında bu isnadları hazfetmiştir (a.g.e., IV [1958], s. 327).
el-Muḥallâ’nın ilk altı cildini Ahmed Muhammed Şâkir (Kahire 1347-1349), VII. cildi Abdurrahman el-Cezîrî (Kahire 1349), VIII-XI. ciltleri Muhammed Münîr ed-Dımaşkī (Kahire 1350-1352) tahkik ederek yayımlamıştır. Eserin ikinci baskısı, Ahmed Muhammed Şâkir’in ilk baskıdaki ta‘liklerinin üzerine Muhammed Halîl Herrâs tarafından bazı yeni ta‘likler ilâve edilmesi suretiyle Mısır Matbaatü’l-imâm’da gerçekleştirilmiştir. Bu baskının tarihi bulunmamakla beraber Muhammed el-Muntasır el-Kettânî’nin tahminine göre 1384 (1964) yılıdır. el-Muḥallâ’nın ayrıca Hasan Zeydân Tilbe’nin (Kahire 1972) ve Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî’nin (Beyrut 1988) neşirleriyle yapılan iki baskısı daha bulunmaktadır. Modern dönemde el-Muḥallâ hakkında birçok çalışma yapılmıştır (bk. bibl.).
Mukaran Fıkıh
MUKARAN FIKH LİTERATÜRÜ
Mezhepler arası kıyaslar, farklı görüşleri bir arada bulabileceğimiz eserler
- Kitâb-u İhtilâfi’l-Ulemâ – Ebu Abdullah el-Mervezî (294).
- İhtilâfü’l-Fukahâ – Ebu Ca’fer et-Taberî (310).
- el-İşrâf alâ Mezâhi’l-Ulemâ – Ebu Bekr b. Münzir (318).
- Te’sîsü’n-Nazar – Ebu Zeyd ed-Debûsî (430). ed-Debûsî, konuya daha teknik eğildiği için bu ilmin kurucusu kabul edilir.
- el-Hâvi’l-Kebîr – Ebu’l-Hasen el-Mâverdî (450).
- el-Muhallâ bi’l-Âsâr – Ebu Muhammed b. Hazm (456).
- el-Meûnetü fi’l-Cedel – Ebu İshâk eş-Şirâzî (476).
- Hılyetü’l-Ulemâ – Ebu Bekr eş,Şâşî (507).
- Tarîkatü’l-Hılâf fi’l-Fıkhi beyne’l-Eimmeti’l-Eslâf – Muhammed el-Esmendî (552).
- el-İfsâh an Maâni’s-Sıhâh – İbn Hübeyra el-Hanbelî (560).
- Bidâyetü’l-Müctehid – Ebu’l-Velîd b. Rüşd (595).
- el-Muğnî – Ebu Muhammed b. Kudâme (620).
- el-Mecmû’ – Ebu Zekeriyyâ en-Nevevî (676).
- Rahmetü’l-Ümme fî İhtilâfi’l-Eimme – Ebu Abdillah ed-Dımeşkî (8 y.y.).
- el-Bahru’z-Zehhâr el-Câmi’ li Mezâhib-i Ulemâi’l-Emsâr – İbn Yahya el-Murtaza (840).
Fıkh-ı mukârana dair bu asırda kaleme alınmış eserlerden bazıları da şunlardır:
- Mukâranatü’l-Mezâhib fi’l-Fıkh – Muhammed Şeltût ve Muhammed Ali es-Sâyis.
- Bühûs-ü Mukârana fi’l-Fkhi’l-İslâmî ve Üsûlihî – Muhammed Fethî ed-Dirînî.
- Muhâdarât fi’l-Fıkhı’l-Mukâran – Ramadân el-Bûtî.
- el-Fıkhı’l-İslâmî ve Edilletühû – Vehbe ez-Zuhaylî.