İbn Kuteybe. (276)
İBN KUTEYBE
Ebû Muhammed Abdullāh b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî (ö. 276/889)
İbn Kuteybe’nin hocaları döneminin en seçkin âlimleridir. İlk derslerini babasından aldıktan sonra Bağdat’ta Câhiz’in öğrencisi oldu ve onun bazı kitaplarını huzurunda okuyarak icâzet aldı (ʿUyûnü’l-aḫbâr, III, 199). Fıkıh, tefsir ve hadis gibi ilimleri İshak b. Râhûye’den; dil, edebiyat ve kıraati Muhammed b. Ziyâd ez-Ziyâdî ve Ebü’l-Hattâb Ziyâd b. Yahyâ el-Hassânî’den; nahiv ve lugat ilimlerini İbrâhim b. Süfyân ez-Ziyâdî, Ebü’l-Fazl Abbas b. Ferec er-Riyâşî’den; Kur’an ilimleriyle şiiri Ebû Hâtim es-Sicistânî’den okudu. Bu ilim dallarında otorite sayılacak seviyeye ulaştı. İbn Sellâm el-Cumahî ve Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm gibi âlimlerden de istifade etti. Ayrıca tahsil gayesiyle Horasan, Mekke ve Basra’ya gitti; bir süre Basra’da Dîvân-ı Mezâlim başkanlığı gibi önemli bir görevde bulundu.
Hayatının büyük bir kısmını Abbâsîler’in en parlak döneminde Bağdat’ta geçiren İbn Kuteybe, gençliğinde katıldığı Mu‘tezile âlimlerinin toplantılarında tartışılan fikirlerden oldukça etkilendi. Mu‘tezile ve Ehl-i sünnet arasında sürüp giden tartışma ortamında yetişmesi erken yaşta kelâm ilmine ağırlık vermesine sebep oldu. Mu‘tezile’den ayrıldıktan sonra muhaddislerin toplantılarına katılmayı tercih etti. Bu yıllarda Bağdat’ta devrin önemli simaları ile tanışma imkânı buldu. Büyük bir ihtimalle 236’da (850) Edebü’l-kâtib adlı eserini ithaf ettiği Vezir Ebü’l-Hasan İbn Hâkān’ın aracılığıyla Dînever kadısı oldu. Yaklaşık yirmi yıl kadar bu görevde kaldıktan sonra Bağdat’a döndü ve 1 Receb 276’da (30 Ekim 889) vefatına kadar burada yaşadı (İbn Hallikân, III, 43).
Câhiz ve Ebû Hanîfe ed-Dîneverî gibi III. (IX.) yüzyılda yetişen önemli şahsiyetlerden biri olan İbn Kuteybe uzun süre hadis, tefsir, fıkıh, tarih, kelâm ve dille ilgilenmişse de zamanla edebiyata yönelmiştir. Bağdat’ta İshak b. Râhûye’den dinlediği hadisleri rivayet etmesi hususunda talebelerinin ısrarlarını, çağdaşı büyük muhaddislerin yanında kendisini rivayete ehil görmediği için reddetmesi ilimde ihtisasa gösterdiği saygının bir ifadesidir (Zehebî, XIII, 301-302). Hadiste rivayeti az olmakla birlikte güvenilir kabul edilen İbn Kuteybe’yi Hâkim en-Nîsâbûrî’nin yalancılıkla suçlaması isabetsiz bir hükümdür (İbn Hacer, III, 357). Eserlerini Mısır’da okutarak tanınmasını sağlayan oğlu kādılkudât Ahmed b. Abdullah b. Müslim ile torunu Ebû Ahmed Abdülvâhid onun meşhur talebeleri arasında zikredilebilir.
İbn Kuteybe geniş kültür birikimiyle devlet adamlarının dikkatini çekmiş, Halife Mu‘temid-Alellah’ın kardeşi Muvaffak-Billâh tarafından Bağdat’a davet edilmiş ve el-Maʿârif adlı eserini onun huzurunda okumuştur. Horasan Emîri Abdullah b. Tâhir’in oğlu Muhammed ile de yakın ilişkisi olmuştur. ʿUyûnü’l-aḫbâr gibi bazı eserlerinde takip ettiği metotla başta Câhiz olmak üzere döneminin birçok ünlü şahsiyetini aşan İbn Kuteybe, bir yandan tercümeler kanalıyla gelen yabancı kültürlerin etkisini kırmaya çalışırken öte yandan Mu‘tezile’ye karşı büyük bir mücadele vermiştir. Ancak bazı kimseler onun Mu‘tezile’ye karşı olan tavrını aşırı bulmaktadır. Emevîler’in son yıllarında ortaya çıkan ve Abbâsîler döneminde devam eden, Arap ırkçılığına karşı Arap olmayan müslüman unsurların ve özellikle İranlılar’ın başlattığı Şuûbiyye hareketi İbn Kuteybe’yi fazlasıyla rahatsız etmişti. Bu konuda kaleme aldığı Fażlü’l-ʿArab adlı eserinde Arap milliyetçiliğinden yana tavır koyması, dönemin siyasî şartları ve İslâm’a karşı yürütülen fikrî hareketler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Uzun yıllar kadılık gibi önemli bir görevi icra ederken yöneticilerle yönetilenler arasındaki mesafeyi çok iyi ayarlaması sayesinde birtakım tehlikelerden uzak kalmayı başaran İbn Kuteybe Şuûbiyye, Cehmiyye ve Müşebbihe’ye karşı giriştiği mücadeleden galip çıkmış, özellikle Mu‘tezile’nin çökmek üzere olduğunu sezdiği vakit fırsatı değerlendirip tenkitlerini giderek arttırmış, nihayet Mütevekkil-Alellah’ın Ehl-i sünnet’i desteklemesiyle mücadelesinin başarıya ulaştığını görmüştür.
Câhiliye döneminde doğan ve asıl gelişmesini IV. (X.) yüzyılda gösteren edebî tenkidin ilerlemesinde büyük payı olanlardan biri de İbn Kuteybe’dir. Onun eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ adlı eserinin mukaddimesi bu konudaki görüşleri ve ortaya koyduğu ölçüleri içermektedir. İbn Kuteybe, şiir tenkidiyle ilgili olarak kendisinden öncekilerden ve çağdaşlarından tamamen farklı bir tavır benimsemiştir. İbn Sellâm el-Cumahî’nin yaptığı gibi şairleri sınıf ve tabakalara ayırma fikrinden hareket etmemiş ve çok sayıda şiir sahibi olmayı değil kaliteli şiir yazmayı esas almış, sanat ve sanatkârlar hakkında objektif hüküm vermeyi ilke edinmiştir. Onun ortaya koyduğu ölçüler daha sonra Kudâme b. Ca‘fer, Ebû Mansûr es-Seâlibî ve İbn Reşîḳ el-Kayrevânî gibi büyük eleştirmenlerce de benimsenmiştir.
Dinî ve felsefî meseleleri dil alanındaki becerisiyle çözmeye çalışan İbn Kuteybe, uzun süre kadılık yapmasına rağmen fıkıh sahasında edebiyattaki kadar başarılı olamamıştır. Kur’an’ı kendi inançlarına göre yorumlayanların görüşlerini filolojik delillerle çürütmek suretiyle tefsir ilmine önemli katkılarda bulunmuştur. Onun dil alanındaki çalışmalarında daha çok Basra mektebinin etkisi görülmektedir. Bununla birlikte Kûfeliler’den de yararlanmış ve bu iki mektep arasında âdeta bir köprü vazifesi görerek uzlaştırmacı Bağdat dil mektebinin öncülerinden olmuş, bazı konularda kendi görüşlerini cesaretle ortaya koymaktan çekinmemiştir.
Âlim olmak için bir dalda, edip olmak için her dalda bilgi sahibi olmanın gereğine inanan İbn Kuteybe edebiyatın, özellikle şiir ve ahbârın inceliklerini çok iyi biliyordu. Aynı zamanda şiir ve ahbâr râvisi olup Arap edebiyatında nesir sahasının İbnü’l-Mukaffa‘ ve Câhiz’den sonra en önemli simasıdır. II. (VIII.) yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ve Câhiz’le birlikte zirveye ulaşan anlaşılması güç, tumturaklı edebî nesir, halkın anlayabileceği kısa ve yalın anlatıma ağırlık veren İbn Kuteybe sayesinde yerini daha kolay bir üslûba bırakmıştır. Eserlerinde genellikle ciddi bir anlatımı tercih etmekle birlikte okuyucuyu dinlendirmek amacıyla nükte ve fıkralara da yer vermiştir.
İbn Kuteybe’nin devrine damgasını vurmuş büyük bir otorite olduğunu, “İbn Kuteybe hakkında kötü söz söyleyen zındıktır”; “Kitaplarının bulunmadığı evde hayır yoktur” gibi ifadeler göstermektedir. Zamanında Ehl-i sünnet’in sözcüsü sayılan İbn Kuteybe’nin Mu‘tezile’nin sözcüsü olan Câhiz ile münasebeti talebe-hoca ilişkisi şeklinde başlamış, bu ilişki sonraları görüş ayrılığı sebebiyle sert tartışmalara dönüşmüştür. Özellikle temel dinî meselelerde kendisinden farklı düşünen hocasına karşı çok acımasız davranmıştır. Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱’inde Câhiz için “yalancı, hadis uydurucu ve hakka karşı bâtıla yardım eden” gibi ifadelere yer vermiş, hatta onu kâfir olmakla suçlamıştır. Bununla birlikte Câhiz’in özellikle Kitâbü’l-Buḫalâʾ adlı eserinden alıntılar yapmaktan da geri durmamıştır. Bazı kaynaklar İbn Kuteybe’nin büyük âlimlere, bilhassa felsefeci ve kelâmcılara karşı her zaman ağır bir dil kullandığını kaydeder. Diğer taraftan kendisi de yalancılıkla, Müşebbihe fırkasına meyletmekle ve Kerrâmiyye mezhebine ilgi duymakla itham edilmiştir (Süyûtî, s. 291). Ebü’t-Tayyib el-Lugavî onu altından kalkamayacağı işlere girişen, bazı eserleri âlimler tarafından benimsenmemekle birlikte halk tarafından kabul gören bir şahsiyet olarak tanıtır (Merâtibü’n-naḥviyyîn, s. 85). İbn Kuteybe’nin Hanbelî mezhebini kabul ettiğini söyleyenler bulunmakla birlikte icmâ anlayışı onun Hanbelîlik’ten çok Mâlikî mezhebine yakın olduğunu göstermektedir. Bununla beraber üzerinde İshak b. Râhûye ve Ahmed b. Hanbel’in tesirinin olduğunu belirtmek gerekir.
Eserleri. İbn Kuteybe’nin daha çok dil, edebiyat, hadis ve Kur’an ilimlerine dair olan eserleri günümüze ulaşmıştır. Eserlerinin sayısını altmış, altmış iki, altmış beş olarak tesbit edenler olduğu gibi (Varol, sy. 6 [1986], s. 143) 300’e kadar çıkaranlar da vardır (meselâ bk. İshak Mûsâ el-Hüseynî, s. 73). Bu farklılık, bazı kitaplarının çeşitli bölümlerinin müstakil eser sayılmasından veya bir kısım eserlerinin değişik adlarla anılmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Kâtib Çelebi Edebü’l-kâtib’in bir bölümü olan “Taḳvîmü’l-lisân”ı (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 470), Kādî İyâz aynı eserin diğer bir bölümü “el-Ebniye”yi (Teʾvîlü müşkili’l-Ḳurʾân, neşredenin girişi, s. 31), İbnü’n-Nedîm de ʿUyûnü’ş-şiʿr’in bir bölümü olan “el-Merâtib ve’l-menâḳıb”ı (el-Fihrist, s. 116) müstakil birer eser olarak göstermişlerdir. Kitâbü’l-ʿArab adlı eseri Ẕemmü’l-ḥased, Kitâbü’l-ʿArab evi’r-red ʿale’ş-Şuʿûbiyye, Tafżîlü’l-ʿArab, et-Tesviye beyne’l-ʿArab ve’l-ʿAcem, Tafżîlü’l-ʿArab ʿale’l-ʿAcem gibi adlarla zamanımıza kadar gelmiştir (İshak Mûsâ el-Hüseynî, s. 71). Aynı şekilde bazı araştırmacılar, Kitâbü’ş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾın bir diğer adı olan Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾı ayrı bir eser olarak göstermişlerdir (Ahmed Abdülbâkī, s. 147-148). Kaynakların bir kısmında da muhtemelen aynı eser olan Kitâbü’l-Fıḳh ile Kitâbü’t-Tefḳīh ayrı eserler olarak kaydedilmiştir (İbnü’l-Kıftî, II, 146). Fażlü’l-ʿArab ʿale’l-ʿAcem ile el-ʿArab ve ʿulûmühâ da ayrı birer eser gibi zikredilmiştir (Ziriklî, IV, 137). Bir kısım araştırmacılar, İbn Kuteybe’nin eserlerini herhangi bir tasnife tâbi tutmadan ve bir yorum yapmadan klasik kaynaklardaki yanlışlıkları da tekrar ederek kaydetmişlerdir (meselâ bk. el-İmâme ve’s-siyâse, neşredenin girişi, I, 13-14).
A) Tefsir ve Hadis.
B) Dil, Edebiyat ve Lugat.
C) Tarih ve Muhâdarât.
D) Fıkıh ve Kelâm.
1. Kitâbü’l-Eşribe ve’ḫtilâfi’n-nâs fîhâ (Kitâbü İḫtilâfi’l-ʿulemâʾ fîmâ yeḥillü mine’l-eşribe ve yaḥrumü ve ḥüccetü külli ferîḳ minhüm, Kitâbü’ş-Şarâb). Kısaca el-Eşribe olarak anılan eser, helâl veya haram olduğu konusunda ihtilâf bulunan içeceklere dairdir. İlk baskısı Arthur Guy tarafından yapılan eseri (el-Muḳtebes, II [Dımaşk 1325], s. 234-248, 387-392, 529-535) daha sonra Muhammed Kürd Ali tahkik ederek yayımlamıştır (Dımaşk 1366).
2. Kitâbü’l-Meysir ve’l-ḳıdâḥ. Talih oyunlarının fıkhî hükümleriyle ilgili olan eseri Muhibbüddin el-Hatîb neşretmiştir (Kahire 1342, 1385/1965).
3. el-İḫtilâf fi’l-lafz* ve’r-red ʿale’l-Cehmiyye ve’l-Müşebbihe. İbn Kuteybe, kendisini Cehmiyye ve Müşebbihe’ye meyletmekle suçlayanlara karşı cevap olarak kaleme aldığı bu eserde Cehmiyye ve Müşebbihe’nin bazı müteşâbih âyetlerle ilgili görüşlerini de eleştirmiştir. Eser Zâhid Kevserî (Kahire 1349), Kâzım Hutayt (Beyrut 1990) ve Ömer b. Mahmûd Ebû Ömer (Riyad 1991) tarafından yayımlanmıştır.
E) Diğer Eserleri.
1. Fażlü’l-ʿArab ve’t-tenbîh ʿalâ ʿulûmihâ. Şuûbiyye hareketine karşı kaleme alınan eserde Araplar ve İranlılar arasındaki asalet farklarının yanında Câhiliye döneminden Araplar’a intikal etmiş bilgilerden de söz edilmektedir. Eserin bir bölümünü Cemâleddin el-Kāsımî Ẕemmü’l-ḥased adıyla yayımlamış (el-Muḳtebes, Dımaşk 1325, II, 657-721), bir bölümünü de Muhammed Kürd Ali Resâʾilü’l-büleġā’nın içinde (s. 344-377) Kitâbü’l-ʿArab evi’r-red ʿale’ş-Şuʿûbiyye adıyla neşretmiştir (Kahire 1325, 1954, 4. bs.; Dımaşk 1947).
2. ʿİbâretü’r-rüʾyâ (Taʿbîrü’r-rüʾyâ, Teʾvîlü’r-rüʾyâ) (nşr. M. J. Kister, IOS, IV [Tel Aviv 1974], s. 67-103).
3. Delâʾilü’n-nübüvve (Aʿlâmü’n-nübüvve). Eserin bir bölümü, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Vefâ bi-aḥvâli’l-Muṣṭafâ adlı eserinde yer almakta olup (I, 62-73) bu bölüm ilk olarak Brockelmann tarafından yayımlanmıştır (Islamic Philosophy Theology and Science, XXII [1898], s. 35-36). Delâʾilü’n-nübüvve muhtemelen Muʿcizâtü’n-nebî (Hilâl Nâcî, XIX [1990], s. 158) adlı eserle aynı kitaptır. Enbârî, eserin adını Kitâbü Delâʾili’n-nübüvve mine’l-kütübi’l-münzele ʿale’l-enbiyâʾ olarak kaydetmektedir (Nüzhetü’l-elibbâʾ, s. 144).
4. Kitâbü’l-Envâʾ fî mevâsimi’l-ʿArab. Yıldızların hareketleriyle hava durumu ve iklimler arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çeşit halk meteorolojisi mahiyetindeki eser Charles Pellat ve Muhammed Hamîdullah tarafından yayımlanmış (Haydarâbâd 1375/1956), 1988’de Bağdat’ta bir baskısı daha yapılmıştır.
5. Risâle fi’l-ḫaṭ ve’l-ḳalem. el-Ḳalem adıyla da anılan eser (Süyûtî, s. 291) Hilâl Nâcî tarafından neşredilmiştir (el-Mevrid, XIX/1 [1990], s. 156-170). Müellifin bu sahada en-Nebât adlı bir eseri daha bulunmaktadır.
F) İbn Kuteybe’ye Nisbet Edilen Eserler.
1. el-Cerâs̱îm. Eserin “en-Neʿam ve’l-Behâʾim ve’l-Vaḥş ve’s-Sibâʿ ve’ṭ-Ṭayr ve’l-Hevâm ve Ḥaşarâtü’l-arż” adlı bölümlerini neşreden Maurice Bouyges (Leipzig 1908) bunun Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’a ait olduğunu söylemiştir. Esasen adı geçen bölümler, Ebû Ubeyd’in el-Ġarîbü’l-muṣannef adlı eserinin bir babıdır (DİA, VI, 314; X, 246). Eserin “en-Naḥl ve’l-kerm” adlı bölümü August Haffner tarafından Asmaî’ye nisbet edilerek yayımlanmış (Beyrut 1902), daha sonra aynı bölümü Luvîs Şeyho da neşretmiş ve bunun Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm veya Ebû Hâtim es-Sicistânî’ye ait olabileceğini söylemiştir. Aynı araştırmacı eserin “er-Raḥl ve’l-Menzil” bölümlerini de neşretmiş (Dix anciens traités de philologie arabe, Beyrut 1908, s. 121-140) ve bunları Ebû Ubeyd’e nisbet etmiştir. Ancak daha sonra el-Cerâs̱îm’in “Ebvâbü’l-leben ve’ş-Şarâb” bölümlerini yayımlarken bu defa İbn Kuteybe’ye nisbet etmiştir (Teʾvîlü müşkili’l-Ḳurʾân, neşredenin girişi, s. 29-30). 2. el-İmâme ve’s-siyâse*. Eserin İbn Kuteybe’ye aidiyeti Dozy, Gayangos ve Goeje tarafından şüpheyle karşılanmıştır. Hz. Peygamber’in vefatıyla başlayıp Halife Emîn ve Me’mûn dönemlerine kadar gelen eser Muhammed Mahmûd er-Râfiî (Kahire 1322, 1327, 1377/1957), Tâhâ Muhammed Zeynî (I-II, Kahire 1967), Abbas el-Halebî (Kahire 1969) ve Ali Şîrî (I-II, Beyrut 1990) tarafından neşredilmiştir. 3. Vaṣıyyetü İbn Ḳuteybe li-veledihî Muḥammed. İshak Mûsâ el-Hüseynî eseri ilk olarak Ebḥâs̱ dergisinde yayımlamış (sy. 4 [Beyrut 1954], s. 68-82), daha sonra da tahkikli neşrini yapmıştır (MMİADm., XXX [1955], s. 546-559). 4. Kitâbü’l-Elfâẓi’l-muġrebe bi’l-elḳābi’l-muʿrebe (Brockelmann, GAL Suppl., I, 186).
İbn Kuteybe’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: Dîvânü’l-küttâb, Câmiʿu’l-fıḳh (yine kaynaklarda zikredilen et-Tefḳīh, Kitâbü’t-Tefeḳḳuh, Kitâbü’n-Nafaḳa ve Kitâbü’l-Fıḳh ile aynı eser olmalıdır), Câmiʿu’n-naḥvi’l-kebîr, Câmiʿu’n-naḥvi’ṣ-ṣaġīr, ʿUyûnü’ş-şiʿr, Ḥikemü’l-ems̱âl, Vücûhü’l-ḳırâʾât (muhtemelen İʿrâbü’l-ḳırâʾe, Kitâbü’l-Ḳırâʾe ve Âdâbü’l-ḳırâʾe ile aynı eserdir), Ferâʾidü’d-dür, Kitâbü’l-ʿİlm (ʿUyûnü’l-aḫbâr’ın “el-ʿİlm” adlı bölümü [III, 117-167] olması muhtemel bulunan eser İbnü’n-Nedîm’de geçmektedir, bk. el-Fihrist, s. 115), er-Red ʿale’l-ḳāʾil bi-ḫalḳi’l-Ḳurʾân, Kitâbü Ḫalḳi’l-insân, Kitâbü’l-Ḥikâye ve’l-maḥkî, Kitâbü Âdâbi’l-ʿişre, Kitâbü İʿrâbi’l-Ḳurʾân, Kitâbü’l-Ḫayl (muhtemelen İbn Kuteybe’nin Kitâbü Meʿâni’ş-şiʿri’l-kebîr’inin “el-Ḫayl” bölümüdür, bk. I, 8-180), Kitâbü’l-Vaḥş, Kitâbü’ṣ-Ṣıyâm, Kitâbü’n-Neseb, Kitâbü’l-Vüzerâʾ, Ṣınâʿatü’l-kitâbe, Siyerü’l-ʿAcem, Âletü’l-küttâb, Urcûze ḥavle ḥarfi’ḍ-ḍâd (İbn Kuteybe şiir söylememesine rağmen kendisine bu adla bir eser nisbet edilmektedir; bk. Kâzım Hutayt, s. 19), Meʿâni’l-Ḳurʾân, Münteḫabü’l-luġa ve tevârîḫu’l-ʿArab, İstimâʿu’l-ġınâʾ bi’l-elḥân.
Abdüsselâm Abdülhafîz Abdülâl, Naḳdü’ş-Şiʿr beyne İbn Ḳuteybe ve İbn Ṭabâṭabâ el-ʿAlevî (Kahire 1398/1978) adlı bir eser kaleme almıştır.
Hüseyin Yazıcı, TDVİA