Kabisi (ö.403)
KĀBİSÎ
القابسي
Ebü’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Halef el-Meâfirî el-Kayrevânî el-Kābisî (ö. 403/1012)
Mâlikî fakihi ve eğitimci.
6 Receb 324’te (30 Mayıs 936) Kayrevan’da doğdu. Kendisine dayandırılan bir rivayete göre sarığını Kābisliler gibi saran amcası Kābisî nisbesiyle anılınca aile de bu şekilde tanındı. İbn Nâcî’ye göre ise İbnü’l-Kābisî künyesiyle de anılması babasının Kābisli (Tunus) olduğu izlenimini vermekte, Kābis yakınında bulunan Meâfirîn mevkiini çağrıştıran Meâfirî nisbesi de bunu teyit etmektedir. Dolayısıyla babasının Kābis veya Meâfirîn’den olup Kayrevan’a yerleştiği düşünülebilir. Meâfirîn’de halkın büyük ilgi gösterdiği bir mescide adı verilen Sîdî Ali ile Kābisî aynı kişi olabilir (Meʿâlimü’l-îmân, III, 134-135).
Tunus’ta Fâtımî ve Zîrîler’in hâkimiyeti altında yaşamasına rağmen Kābisî bu siyasî oluşuma direnen Mâlikî bir çevrede yetişti. İlk tahsilini Tunuslu âlimlerden yaptı. 10 Ramazan 352’de (2 Ekim 963) Doğu seyahatine çıktı ve ertesi yıl hac farîzasını yerine getirdi. 357’de (968) Kayrevan’a döndü. Mekke ve Kahire’de hadis dinledi ve kıraat öğrenimi gördü. Sayıları otuz civarında olan hocaları arasında İbyânî, Derrâs el-Fâsî, Assâl, Ebû Zer el-Herevî ve İbn Ebû Zeyd gibi âlimler vardır.
Gözleri görmeyen Kābisî’ye not tutma ve eserlerini yazmada talebeleri yardımcı oluyordu. Mekke’de Ebû Zeyd Muhammed b. Ahmed el-Mervezî’den dinlediği ve yol arkadaşı Asîlî’nin kendisi için yazdığı Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi Mağrib’de rivayet edip eserin yayılmasını sağladı. Hamza el-Kinânî’den rivayet ettiği Sünenü’n-Nesâʾî’yi de okutarak bu eserin de bölgede tanınmasına katkıda bulundu. Kendisinden kıraat, hadis ve fıkıh dersleri alan Mağribli ve Endülüslü öğrencileri arasında Ebû İmrân el-Fâsî, Berâziî, Dânî, Mekkî b. Ebû Tâlib, Mühelleb b. Ebû Sufre gibi şahsiyetler bulunmaktadır.
Kābisî’nin Kayrevan’da önceleri Kur’an ilimleri ve kıraat okuturken Şiî idarenin bu husustaki sorularına muhatap olmamak için hadis ve fıkıh üzerine yoğunlaştığı belirtilmektedir. Zamanla hadis ilimlerinde derinleşen Kābisî fıkıh ve kelâm sahalarında da eser verecek bir düzeye ulaştı. İbn Ebû Zeyd’in vefatından sonra Kayrevan’da Mâlikî mezhebinin otoritesi haline geldi. Fıkhî hükümleri İmam Mâlik ve talebelerinin ortaya koyduğu esaslara dayandıran İbnü’l-Mevvâz’ın el-Mevvâziyye’sini sadece rivayetleri derleyen diğer kaynaklara tercih ederdi. Dinî endişelerle fetva vermekten çekinen Kābisî, bu makamda kendisinden daha lâyık bir kimse bulunmadığını düşünenlerin baskısına direnemeyerek görevi üstlendi. Venşerîsî ve Bürzülî onun bazı fetvalarını nakletmişlerdir. Eş‘ariyye’ye meyleden Kābisî, Kayrevan’da yayılmasına katkıda bulunduğu bu mezhep için Keşfü’l-maḳāle adıyla bir eser kaleme almıştır. Kaynaklara göre 3, mezar kitâbesine göre ise 26 Rebîülâhir 403 (22 Ekim veya 14 Kasım 1012) tarihinde Kayrevan’da vefat eden Kābisî Bâbütûnis Mezarlığı’na defnedildi (mezar kitâbesi için bk. Ateş, sy. 6 [1992], s. 26).
Fâtımî iktidarının meşruiyetini tanımadığı anlaşılan Kābisî’nin devlet adamlarıyla görüşmemek, idarî merkezlere mümkün oldukça gitmemek ve oralardan kaynaklanan yiyecek ve içeceklere el sürmemek gibi pasif tepkiler ortaya koyduğu rivayet edilmektedir. Kaynaklar onun takvâ ve kanaat sahibi, merhametli, hoşgörülü, cömert, zorluklara katlanan bir kimse olduğunu belirtmektedir. Kābisî’nin mânevî gücünü gösteren birçok menkıbesinin bulunduğu ve talebesi Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Mâlikî’nin onun kerametleri hakkında bir eser yazdığı kaydedilmektedir. Rahmetullah Melîha da Ebü’l-Ḥasan ʿAli b. Muhammed b. Ḫalef el-Ḳābisî adıyla biyografik bir çalışma yapmıştır (Bağdad 1963).
Tunus’ta Fâtımî ve Zîrîler’in hâkimiyeti altında yaşamasına rağmen Kābisî bu siyasî oluşuma direnen Mâlikî bir çevrede yetişti. İlk tahsilini Tunuslu âlimlerden yaptı. 10 Ramazan 352’de (2 Ekim 963) Doğu seyahatine çıktı ve ertesi yıl hac farîzasını yerine getirdi. 357’de (968) Kayrevan’a döndü. Mekke ve Kahire’de hadis dinledi ve kıraat öğrenimi gördü. Sayıları otuz civarında olan hocaları arasında İbyânî, Derrâs el-Fâsî, Assâl, Ebû Zer el-Herevî ve İbn Ebû Zeyd gibi âlimler vardır.
Gözleri görmeyen Kābisî’ye not tutma ve eserlerini yazmada talebeleri yardımcı oluyordu. Mekke’de Ebû Zeyd Muhammed b. Ahmed el-Mervezî’den dinlediği ve yol arkadaşı Asîlî’nin kendisi için yazdığı Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi Mağrib’de rivayet edip eserin yayılmasını sağladı. Hamza el-Kinânî’den rivayet ettiği Sünenü’n-Nesâʾî’yi de okutarak bu eserin de bölgede tanınmasına katkıda bulundu. Kendisinden kıraat, hadis ve fıkıh dersleri alan Mağribli ve Endülüslü öğrencileri arasında Ebû İmrân el-Fâsî, Berâziî, Dânî, Mekkî b. Ebû Tâlib, Mühelleb b. Ebû Sufre gibi şahsiyetler bulunmaktadır.
Kābisî’nin Kayrevan’da önceleri Kur’an ilimleri ve kıraat okuturken Şiî idarenin bu husustaki sorularına muhatap olmamak için hadis ve fıkıh üzerine yoğunlaştığı belirtilmektedir. Zamanla hadis ilimlerinde derinleşen Kābisî fıkıh ve kelâm sahalarında da eser verecek bir düzeye ulaştı. İbn Ebû Zeyd’in vefatından sonra Kayrevan’da Mâlikî mezhebinin otoritesi haline geldi. Fıkhî hükümleri İmam Mâlik ve talebelerinin ortaya koyduğu esaslara dayandıran İbnü’l-Mevvâz’ın el-Mevvâziyye’sini sadece rivayetleri derleyen diğer kaynaklara tercih ederdi. Dinî endişelerle fetva vermekten çekinen Kābisî, bu makamda kendisinden daha lâyık bir kimse bulunmadığını düşünenlerin baskısına direnemeyerek görevi üstlendi. Venşerîsî ve Bürzülî onun bazı fetvalarını nakletmişlerdir. Eş‘ariyye’ye meyleden Kābisî, Kayrevan’da yayılmasına katkıda bulunduğu bu mezhep için Keşfü’l-maḳāle adıyla bir eser kaleme almıştır. Kaynaklara göre 3, mezar kitâbesine göre ise 26 Rebîülâhir 403 (22 Ekim veya 14 Kasım 1012) tarihinde Kayrevan’da vefat eden Kābisî Bâbütûnis Mezarlığı’na defnedildi (mezar kitâbesi için bk. Ateş, sy. 6 [1992], s. 26).
Fâtımî iktidarının meşruiyetini tanımadığı anlaşılan Kābisî’nin devlet adamlarıyla görüşmemek, idarî merkezlere mümkün oldukça gitmemek ve oralardan kaynaklanan yiyecek ve içeceklere el sürmemek gibi pasif tepkiler ortaya koyduğu rivayet edilmektedir. Kaynaklar onun takvâ ve kanaat sahibi, merhametli, hoşgörülü, cömert, zorluklara katlanan bir kimse olduğunu belirtmektedir. Kābisî’nin mânevî gücünü gösteren birçok menkıbesinin bulunduğu ve talebesi Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Mâlikî’nin onun kerametleri hakkında bir eser yazdığı kaydedilmektedir. Rahmetullah Melîha da Ebü’l-Ḥasan ʿAli b. Muhammed b. Ḫalef el-Ḳābisî adıyla biyografik bir çalışma yapmıştır (Bağdad 1963).
Eserleri
1. er-Risâletü’l-mufaṣṣıla li-aḥvâli’l-müteʿallimîn ve aḥkâmi’l-muʿallimîn ve’l-müteʿallimîn (nşr. Ahmed Hâlid, Fransızca tercümesiyle birlikte, Tunus, ts.; nşr. Ahmed Fuâd el-Ehvânî, et-Terbiye fi’l-İslâm ev et-taʿlîm fî reʾyi’l-Ḳābisî içinde, Kahire 1945, 1955, 1968, 1975; nşr. Abdülemîr Şemseddin, el-Fikrü’t-terbevî ʿinde İbn Saḥnûn ve’l-Ḳābisî içinde, Beyrut 1405/1985). Bir eğitimci olarak ün yapmasını sağlayan bu eserinde Kābisî, İbn Sahnûn’un Âdâbü’l-muʿallimîn’inden büyük ölçüde yararlanmıştır. Ehvânî’nin geniş bir değerlendirmeye tâbi tuttuğu kitap, Süleyman Ateş ve Hıfzurrahman R. Öymen tarafından İslâmda Öğretmen ve Öğrenci Meselelerine Dair Geniş Risale adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (Ankara 1966). Hadis ehlinden olan fıkıhçıların usulüne uygun biçimde düzenlenen eser üç bölümden ibarettir. Birinci bölümde iman, islâm, ihsan ve istikamet kelimelerinin izahı yapıldıktan sonra Kur’an’ın ve Kur’an’ı öğrenip öğretmenin fazileti, ebeveynin bu husustaki sorumluluğu konularına yer verilmiştir. İkinci bölümde ilköğretimde öğretmenin ücreti, öğretim konuları, eğitim metotları, tatilin gerekliliği ve karma eğitimin sakıncaları üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölüm, eğitim ve öğretimde ortaya çıkan bazı meselelerin çözüm önerilerine ayrılmıştır. Eğitimi fıkıh ilminin bir dalı olarak ele alması, yani bir çeşit “eğitim fıkhı” mahiyeti taşıması bakımından ilk örnekler arasında yer alan kitapta hükümler sırasıyla Kur’an, sünnet, amel-i ehl-i Medîne ve icmâa dayandırılmış, son olarak da kıyasa başvurulmuştur. Eser o dönemde temel eğitimin hedef, konu ve metotları hakkında İslâm âlimlerinin hangi dinî esaslara dayandıklarını ve nasıl bir eğitim sistemi ortaya koyduklarını göstermesi, ayrıca öğretmenliğinin profesyonel bir meslek olarak kabul edilmesi için ileri sürülen gerekçeler yanında öğrencilere verilecek disiplin cezalarına getirilen medenî sınırlandırmalar bakımından da dikkat çekicidir.
2. Kitâbü Mülaḫḫıṣi’l-Muvaṭṭaʾ (Kitâbü’l-Mülaḫḫıṣ li-Müsnedi Muvaṭṭaʾi Mâlik b. Enes). Mâlik b. Enes’in el-Muvaṭṭaʾının İbnü’l-Kāsım rivayetindeki 520 adet muttasıl hadisi ihtiva eder. Hadisler, Mâlik’in hocalarının isim veya künyelerinin Mağrib alfabesi esas alınarak tertiplenmiş sırasına göre verilmektedir. Eserin hadis usulü çerçevesine giren uzun bir mukaddimesi vardır. Muhammed b. Ali b. Abbas el-Mâlikî’nin neşrettiği kitabın (Muvaṭṭaʾü’l-İmâm Mâlik b. Enes, rivâyetü İbnü’l-Ḳāsım ve Telḫîṣü’l-Ḳābisî içinde, Cidde 1405, 1408/1988) Ebü’l-Velîd İbnü’s-Saffâr, Bedreddin İbn Ferhûn ve Ebû Abdullah Şehâbeddin Muhammed b. Ahmed b. Halîl el-Huveyyî gibi âlimler tarafından yapılmış şerhleri vardır (yazma nüshaları ve şerhleri için bk. Hüseyin b. Muhammed Şevât, II, 845).
3. el-Mümehhed fi’l-fıḳh. Fıkıh bablarına göre düzenlenmiş olup hadis, eser ve ictihadları ihtiva eden kitabın altmışıncı cüzden sonrası tamamlanamamıştır. Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Kayrevan’daki Sîdî Ukbe Camii Kütüphanesi’nde bazı cüzlerinin varlığına işaret etmektedir (Kitâbü’l-ʿÖmr, I, 278).
Müellifin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır:
Müellifin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır:
Kitâbü Rütebi’l-ʿilm ve (aḥvâli) ehlih, en-Nâfiʿa fi’l-iʿtiḳādât,
Risâletü keşfi’l-maḳāle (fi’t-tevbe),
Menâsikü’l-ḥac,
Risâle fî ḥüsni’ẓ-ẓan billâhi teʿâlâ,
Risâletü’ẕ-ẕikr ve’d-duʿâʾ mimmâ li’s-sâʾil fîhi müktefâ,
Risâletü tezkiyeti’ş-şühûd ve tecrîḥihim,
Risâle fi’l-veraʿ,
Kitâbü’l-Münebbih li’l-fâtin ʿalâ (ʿan) ġavâʾili’l-fiten,
er-Risâletü’n-nâṣıriyye fi’r-red ʿale’l-Bekriyye (Abdurrahman b. Muhammed b. Abdullah el-Bekrî es-Sıkıllî el-Kayrevânî’nin bazı tasavvufî görüşlerine reddiyedir),
Kitâbü’l-Münḳıż (mübâʿid) min şübehi’t-teʾvîl, Aḥmiyetü’l-ḥuṣûn.
SELAHATTİN PARLADIR, DİA, 24/41-42