Tevilatu'l-Kur'an. Maturidi
TE’VÎLÂTÜ’l-KUR’ÂN
Kitabın adı yazma nüshalarında ve kaynaklarda Teʾvîlâtü Ehli’s-sünne, Teʾvîlâtü’l-Mâtürîdiyye, Teʾvîlât li-Ebî Manṣûr el-Mâtürîdî şeklinde de geçmektedir. Ancak müellif, gerek Kitâbü’t-Tevḥîd’inde gerekse bu eserinde “Ehl-i sünnet” terkibini kullanmadığına göre bunun yer aldığı isim doğru değildir. Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın Mâtürîdî’ye nisbeti, çeşitli kaynakların yanı sıra eser üzerine çalışan Ebü’l-Muîn en-Nesefî ve eserden alıntılar yapan diğer âlimlerce doğrulanmaktadır. Ayrıca Kitâbü’t-Tevḥîd ile bu eser arasında üslûp, ifade, işleyiş ve istidlâl benzerliği, hatta yer yer aynîliği görülmekte, Teʾvîlât’taki birçok konunun Kitâbü’t-Tevḥîd’in muhtevasıyla örtüşmesi de her iki eserin aynı müellife aidiyetini kanıtlamaktadır. Nitekim A‘râf sûresinin rü’yetullahla ilgili 143. âyetinin tefsiri (VI, 48-58) çok az farkla Kitâbü’t-Tevḥîd’de mevcuttur (s. 120-134). Ayrıca bahislerin sonunda kullanılan bazı cümleler (“Va’llāhü a‘lem”, “ve billâhi’t-tevfîk” gibi) her iki eserde de bulunmaktadır. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevḥîd ile Sünnî kelâmının kurucusu vasfını kazandığı gibi (DİA, XXVIII, 151) Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân da onun dirâyet tefsirinin kurucusu olduğunu ortaya koymaktadır. Çağdaşı sayılan İbn Cerîr et-Taberî, Kur’an’ı mushaf tertibine göre rivayet yoluyla tefsir ederken kendisi aynı işi dirâyet yöntemiyle gerçekleştirmiştir. Mâtürîdî’den önce Ali b. Hamza el-Kisâî, Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ ve Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ’nın kaleme aldıkları eserler belli kelimelerin sözlük anlamları ve gramer açıklamalarını içeriyordu. Mâtürîdî’nin eseri ise kitabın başında yer alan te’vil-tefsirle ilgili açıklamadan anlaşılacağı üzere (I, 3-4; krş. a.e., III, 269-273) rivayeti de ihmal etmeyen bir dirâyet metoduyla yazılmıştır.
Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, Kitâbü’t-Tevḥîd’in aksine müellifin kaleminden çıkmayıp öğrencilerine yaptığı takrirlerden oluşmaktadır (Alâeddin es-Semerkandî, vr. 1b). Bu durum anlaşılması güç ifadeler, tekrarlar, bir âyetin tefsirinin önceki veya sonraki âyetin tefsiri içinde yer alması, benzer takdim-tehirlerin aynı âyetin içinde bulunması gibi hususlarda kendini göstermektedir. Kur’an’ın tamamını tefsir eden Mâtürîdî genelde önce kendi anlayışını zikreder, ardından umumiyetle isim ve kaynak belirtmeden ”قيل“ sözüyle ilgili rivayetleri aktarır. Müellifin bu hacimli eserde isim vererek görüşlerini kaydettiği âlimlerin sayısı doksana yaklaşmaktadır (Özdeş, s. 63-65). Mâtürîdî’nin tefsir anlayışı Kur’an’ı Kur’an’la, sahih hadis ve haberle, dil bilgisi kuralları ve aklî istidlâlle açıklamaktan ibarettir. Rivayetleri bazan değerlendirir, bazan olduğu gibi zikreder ya da, “Bu meselede aslolan şudur ...” diye başlayıp konuyla ilgili bakış açısını ortaya koyar ve ona göre bir sonuca ulaşır. Kaynaklarda yer alan İsrâiliyat’la ilgili rivayetleri Mâtürîdî de kaydeder, dinin kesin hükümleriyle bağdaşmıyorsa bunları eleştirir, değilse irdelenmesinin gerekmediğini söyleyerek verilmesi istenen mesaj üzerinde durur.
Mâtürîdî, insan psikolojisine hitap eden ve duyular ötesine ait olan Kur’an beyanlarının lafzî-vaz‘î mânasında alınmasını imkânsız görür ve mecazi anlamlara yönelmenin zaruretine inanır. Yapılan tebliğin hem aklı hem gönlü tatmin edecek mânasını bulmaya çalışır. Ancak bu tür yorumlarda kesin ifadeler kullanmayıp başka anlam alanlarının yolunu açık bırakır. Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’da tefsir ilmine, kelâm, fıkıh ve fıkıh usulüne, başta Mu‘tezile olmak üzere İslâm mezheplerine, ayrıca diğer dinler, düşünceler ve akımların görüşlerine temas edilir (bk. MÂTÜRÎDÎ [Tefsir İlmindeki Yeri]). Hz. Peygamber ve ashabından, Mâtürîdî’den önceki müfessirlerden, kıraat ve lugat âlimlerinden gelen rivayetler ihmal edilmemekle birlikte ağırlıklı olarak dirâyet yöntemiyle telif edilen Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân aynı yöntemle yazılan tefsirler için örnek teşkil eder. Kitabın neşrinin tamamlanmasından sonra yapılacak mukayeseli çalışmalar eserin etkilerini ortaya koyacaktır. el-Keşşâf adlı tefsiriyle büyük etki uyandıran Zemahşerî’nin Teʾvîlât’tan faydalandığına muhakkak nazarıyla bakılmaktadır (Özdeş, s. 84-85). Sünnî ulemâ arasında Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın tanınmaması sebebiyle dirâyet tefsirinin kurucusu kabul edilen Fahreddin er-Râzî Kitâbü’l-Erbaʿîn’de (I, 277) ve Mefâtîḥu’l-ġayb’ın beş yerinde (V, 163; VI, 200; XIV, 228; XXIV, 244; XXVII, 188) Teʾvîlât’a atıf yapmış, Ebû Hayyân el-Endelüsî el-Baḥrü’l-muḥîṭ’te (III, 364) eseri zikretmiştir.
Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın bugüne kadar otuz beş nüshası tesbit edilmiştir. Bunların yirmi dokuzu İstanbul’da olup (on altısı Süleymaniye Kütüphanesi’nde, diğerleri Köprülü, Hacı Selim Ağa, Âtıf Efendi, Nuruosmaniye ve Topkapı Sarayı Müzesi kütüphanelerinde kayıtlı) altısı tam, diğerleri eksiktir. Kayseri Râşid Efendi, Konya Yûsuf Ağa (çok eksik) ve Tire Necip Paşa kütüphanelerinde de birer nüsha vardır. Ayrıca eserin Dımaşk Zâhiriyye ve Kahire Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye nüshalarından başka Berlin ve Londra’da (sadece Âl-i İmrân sûresinin tefsiri) nüshaları mevcuttur (Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, neşredenin girişi, I, 45-54). Muhammed Eroğlu Teʾvîlât’ın Fâtiha ve Bakara sûrelerinin ilmî neşrini hazırlamış (İstanbul 1971; MÜ İlâhiyat Fakültesi Ktp., Tezler-Öğretim Üyeleri, nr. 488-489), İbrâhim Avadayn-Seyyid Avadayn, Fâtiha ile Bakara sûresinin 141. âyetine kadar olan bölümün neşrini gerçekleştirmiş (Kahire 1971), Muhammed Müstefî-zürrahman, Fâtiha ve Bakara sûrelerini yayımlamıştır (Bağdat 1983). Eserin Bekir Topaloğlu’nun ilmî kontrolünde başlayan neşir çalışmalarında önce deneme mahiyetinde Fâtiha sûresi, Âyetü’l-kürsî, Bakara sûresinin son iki âyeti, Haşr sûresinin son dört âyeti ve Fîl sûresinden itibaren Kur’an’ın sonuna kadar on sûre Ahmet Vanlıoğlu tarafından neşre hazırlanmış (Âyât ve süver min Te’vîlâti’l-Kur’ân), Bekir Topaloğlu tarafından tercüme edilerek (Te’vîlâtü’l-Kur’ân’dan Tercümeler) bir arada yayımlanmıştır (İstanbul 2003). Eserin Ahmet Vanlıoğlu’nun yanı sıra çeşitli uzmanlarca hazırlanması esnasında metnin anlaşılmasını güçleştiren ârızaların giderilmesi, metindeki takdim-tehirlerin düzeltilmesi vb. tashihler yapılmıştır (İstanbul 2005-2011). Bekir Topaloğlu Teʾvîlât’ın Bakara sûresiyle ilgili bölümünü Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 2007). Öte yandan bu neşir çalışmalarına başlandığı sırada Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın tamamı Beyrut’ta basılmıştır (Müessesetü’r-risâle-Nâşirûn, 1425/2004). Fâtıma Yûsuf el-Hıyemî tarafından yayıma hazırlanan bu baskıda gerekli nüshalara bakılmadığı, eserin şerhinden metnin anlaşılmasına yardımcı olacak açıklamaların alınmadığı ve ârızaların giderilmediği görülmektedir. Mecdî Basellûm’un yaptığı çalışma (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 2005), metinde yer alan nakillerin kaynaklarının gösterilmesi bakımından daha başarılı ise de nüsha farkları belirtilmemiş ve metindeki ârızaların giderilmesi bağlamında bir çaba harcanmamıştır.
Mâtürîdî’nin talebelerinin talebesi olan Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin Teʾvîlât’ı okuturken yaptığı açıklamaları talebesi Alâeddin es-Semerkandî sonradan toplayıp düzenlemiş ve kendisine nisbet ederek kitap haline getirmiştir. Semerkandî, mukaddimede Teʾvîlât’ta çözülmesi güç ibarelerin ve kapalı mânaların bulunduğuna ve âlimlerin çoğunun bunlara nüfuz edemeyeceğine dikkat çekmiş, usûlü’d-dîn ve usûl-i fıkhın yanı sıra söz söyleme sanatları ve lugat ilmiyle uğraşanların bunları anlayabileceğini kaydetmiştir. Şerḥu Teʾvîlâti’l-Ḳurʾân (Şerḥu’t-Teʾvîlât) diye adlandırılan eserde bir taraftan anlaşılması güç ibareler açıklanırken diğer taraftan Hanefî-Mâtürîdî çizgisinde ayrıntılı bilgiler verilmekte, eserin nüshalarında mevcut hataların ve takdim-tehirlerin düzeltilmesine imkân sağlanmaktadır. Ancak bu şerhte Kehf sûresinden itibaren açıklama bulunmamaktadır. Öte yandan Teʾvîlât’ta mevcut bazı ibarelere şerhte temas edilmediği görülmektedir. Şerhin günümüze kadar dokuz nüshası tesbit edilmiştir. Bunların altısı İstanbul kütüphanelerinde mevcut olup biri asıl nüshanın üçte biri, ikisi altıda biri hacmindedir. Ayrıca Mekke, Taşkent ve Bankipûr’da birer nüshanın bulunduğu kaydedilmektedir. Taşkent nüshası sadece Âl-i İmrân ile Nisâ sûrelerini içermektedir. Bankipûr nüshası hakkında bilgi edinilememiştir. Teʾvîlât üzerine şerh mahiyetinde yapılan kısmî çalışmalardan biri Osmanlı âlimlerinden Lâlezârî’ye aittir. Lâlezârî, Fâtiha sûresinin 5. âyeti hakkındaki açıklamalarla ilgili el-Yâḳūtetü’l-ḥamrâʾ adlı bir şerh yazmıştır (Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 124, 130; bk. Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, neşredenin girişi, I, 45-56).
Bazı yüksek lisans çalışmalarında Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın bir kısım sûre ve âyetlerinin neşri gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Nisâ ve Mümtehine sûreleriyle Âl-i İmrân sûresinin 1-95. âyetlerinin tefsiri yer alır (İmam Mâturîdî ve Maturidilik, s. 395). Hüseyin Uysal Mâtürîdî’nin te’vil anlayışı konusunda yüksek lisans tezi hazırlamıştır (a.g.e., s. 413). Muhammed Müstefîzürrahman (An Edition of the First Two Chapters of al-Mâtüridî: “Taʾwīlāt Ahl al-Sunna”, 1970, University of London), M. Ragıp İmamoğlu (İmâm Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Te’vilâtü’l-Kur’ân’daki Tefsir Metodu, Ankara 1973) ve Talip Özdeş (İmam Mâturîdî’nin Tefsir Anlayışı, İstanbul 2003) eser üzerine doktora çalışması yapmıştır. Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ın bazı özellikleri ve Mâtürîdî’nin müteşâbih âyetlere bakışıyla ilgili makaleler yayımlanmıştır (a.g.e., s. 424-427, 431).
Bekir Topaloğlu, TDVİA maddesi
Eserin arapça metni 19 cilt olarak pdf indirmek için tıklayınız
Eserin tercümesi bir heyet tarafından yapılmaya devam edilmektedir. Ensar Neşriyat tarafından basımı yapılmaktadır.
Siracu'l-Munir. Şirbini(976)
السراج المنير في الإعانة على معرفة بعض معاني كلام ربنا الحكيم الخبير
es-Sirâcü’l-münîr fi’l-iâne alâ ma’rifeti ba’żı meânî kelâmi rabbine’l-hakîmi’l-habîr.
Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed el-Hatîb eş-Şirbînî el-Kāhirî (ö. 977/1570)
Şâfiî fakihi, müfessir ve dil âlimi.
Daha önce yazılmış dirâyet ve rivayet tefsirlerine dayanarak eserini kaleme alan Şirbînî yalnızca mütevâtir kıraatlere, sahih ve hasen hadislere, ihtilâflı konularda tercih edilen görüşlere ve âyetlerin anlaşılması için gerekli olduğu ölçüde Arap dili kurallarına yer verdiğini, bazı incelik ve nüktelere işaret etmekle birlikte gereksiz ayrıntılara girmeden orta boy bir tefsir yazdığını ifade eder (es-Sirâcü’l-münîr, I, 21-22; VIII, 480-481).
Ehl-i sünnet âlimlerince kaleme alınmış önemli dirâyet tefsirleri arasında sayılmakla birlikte rivayet ve kıssalara da sıkça yer verilen eserde sûre ve âyetler arasındaki anlam ilişkileri üzerinde çok durulur. Şirbînî, fakih olmasına rağmen ahkâm âyetlerinde konuyla ilgili fıkhî hükümlere ya hiç yer vermez ya da görüşleri özetle nakleder. Zaman zaman kaydettiği İsrâiliyat türü haberleri nübüvvet makamına uygun düşmeyecek bilgiler içermediği sürece genellikle eleştirmeden aktarır. Büyük ölçüde Fahreddin er-Râzî’yi esas almakla birlikte Begavî, Zemahşerî ve Beyzâvî’nin tefsirlerine de sıkça başvuran Şirbînî bu müfessirlere bazı tenkitler yöneltir. Özellikle Zemahşerî ve Beyzâvî’yi sûrelerle ilgili olarak naklettikleri fazilete dair hadisler sebebiyle eleştirir; dokuzu hariç (Bakara, Nahl, Kehf, Secde, Duhân, Vâkıa, Zilzâl, Tekâsür ve Nâs) sûreler hakkındaki bütün bu rivayetlerin uydurma olduğunu söyler.
XIX. yüzyılda el-Câmiu’l-Ezher’de tefsir derslerinde okutulan eser Ahmed İzzû İnâye ed-Dımaşkī (Beyrut 2004) ve İbrâhim Şemseddin (Beyrut 2004) tarafından neşredilmiştir
İlgili Tezler:
1. ed-Dahîl fî tefsîri’s-Sirâci’l-münîr li’l-Hatib eş-Şirbînî min evveli sûreti Sebe’ ilâ âhiri sûreti’n-Nâs, 1405/1995, el-Câmiatü’l-Ezher. İhtiva ettiği İsrâiliyat haberleri konusunda Muhammed et-Tantâvî Cibrîl tarafından hazırlanan doktora tezi.
2. Allame Hatib Şirbini ve menhecuhu fi't-Tefsiri Siraci'l-Münir, Vefa Mahmud Sa'davî. Y.Lisans Tezi, Ezher 2007
Ali Hakan Çavuşoğlu
PDF olarak İNDİR
Dirayet Tefsirleri
DİRAYET TEFSİRLERİ
Dirayet tefsirleri bunlardan ibaret olmayıp aşağıda kronolojik olarak verdiğimiz liste bu konudaki en meşhur olan tefsirlerdir.
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin (ö. 333/944), Te'vilatu'l-Kuran
Zemahşerî(538), el-Keşşaf an Hakaik
Fahreddin er-Razî(606), Mefatihu'l-Ğayb
Kadı Beydavî(691), Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil
Nesefî(710), Medariku't-Tenzil
Hazin(741), Lübabu't-Te'vil
Ebu Hayyan el-Endülüsî(745), el-Bahru'l-Muhit
Nisaburî(730), Ğaraibu'l-Kur'an
Hatib eş-Şirbinî(976), es-Siracu'l-Münir
Ebu's-Suud Efendi(982), İrşadu'l-Akli's-Selim
Alusî(1270), Ruhu'l-Meanî
Keşşaf. Zemahşerî(538)
ألكشاف عن حقائق التنزيل
El-Keşşaf an Hakaiki't-Tenzil
Zemahşerî (538/1144)
Eseri İNDİR
Tam adı el-Keşşaf an hakaiki gavamizi't-tenzil ve uyuni'l-ekavil fi vücuhi't-te'vil'dir. Bazı kaynaklarda el-Keşşaf an hakaiki't-tenzili'n-natık an dekaiki't-te'vil veya sadece el-Keşşaf an hakaiki't-tenzil adıya zikredilir. Zemahşerî, Adliyye fırkasına mensup alimlerin bir tefsir yazması hususundaki ısrarlarının yanı sıra hayatının son döneminde Mekke'de mücavir olarak bulunduğu sırada Emir Ebu'l-Hasan İbn Vehhas'ın da isteği üzerine eserini h.526 yılında yazmaya başlamış ve iki yılda tamamlamıştır.
Zemahşerî çalışmasını hazırlarken daha önce yazılan belli başlı tefsir, kıraat ve belağat kitaplarına başvurmuştur. Şemseddin el-İsfehanî, el-Keşşaf'ın temel kaynağının Zeccac'a ait Meani'l-Kur'an adlı eser olduğunu söyler.(Keşfu'z-Zünun, II, 1482)İbn Tağrîberdî ise el-Keşşaf'ta Rummanî'nin metodunun metodunun takip edildiğini kaydeder. Rivayet tefsiri konusunda Mücahid, Amr b. Ubeyd, Ebu Bekir el-Esam ve Rummanî'nin yanı sıra Müşebbihe, Rafıza ve mutasavvıfeye ait tefsirler; kıraat ilimlerinde Abdullah b. Mesud, Haris b. Süveyd ve Übeyy b. Ka'b'ın mushafları; dil ve edebiyat alanında Sibeveyhî'nin el-Kitab'ı, Müberred'in el-Kamil'i Ebu Ali Farisî'nin Kitabu'l-Hücce'si ile Kitabu'l-Halebiyyat'ı, Cahiz'in Kitabu'l-Hayevan'ı, müellifin Nevabiğu'l-Kelim'i ve en-Nesaiğu's-Sığar'ı; tasavvufta ise İbn Havşeb, Tavus b. Keysan ve Malik b. Dinar'a isnad edilen sözler ve menkıbeler el-Keşşaf'ın belli başlı kaynakları arasında yer alır.
Dirayet metoduna göre yazılan eserde rivayetlere de yer verilerek iki metot birleştirilmiştir. Ayetler tefsir edilirken çeşitli hadisler nakledildiği halde Müslim'in el-Camiu's-Sahih'i dışında kaynak zikredilmez. Ayetler, öncelikle dil ve belağat kaideleriyle eski Arap şiirleri dikkate alınarak aklın ilkeleri ışığında tefsir edilirken çok ince tahlillerle kelimelerin ihtiva ettiği mecazi manalar keşfedilmeye çalışılır. Bununla birlikte nüzul sebepleri üzerinde durulurken hem hadislere hem sahabe sözlerine başvurulur. Bu arada özellikle surelerin fazileti hakkında zayıf ve uydurma rivayetlere yer verilir, bazen rivayetlerin zayıf olduğu da belirtilir. Müellif kıraat farklılıklarına dikkat çekerek bunlar arasında Kur'an üslubuna uygun düşenleri tercih eder.
Eserde neshin hikmetine temas edilerek nasih ve mensuh ayetler belirlenmeye çalışılır. Ahkam ayetlerinden müellifin fıkıhta mensup olduğu Hanefi mezhebine uygun hükümler çıkarılırken Şafii mezhebine ait görüşlere de yer verilir. Eserde uygulanan akılcı metodun bir gereği olarak çelişkili gibi görünen ayetlerin te'vili üzerinde durulur. Kur'an'da çelişkili bilgiler bulunmadığı belirtilerek bu husustaki itirazlar cevaplandırılır. Bu tür konular açıklanırken Kur'an'ın Kur'an'la ve sünnetle tefsirine ilişkin örnekler de zikredilir. Eserde mu'tezile mezhebinin ilkelerine uygun olan ayetler muhkem, aykırı olanlar ise müteşabih sayılarak müteşabihler muhkemlerin ışığında te'vil edilir; nahiv ve belağat kaideleri de bu mezhepçi hedefi gerçekleştirme vasıtası olarak kullanılır.; hatta aynı amaçla zayıf hadisler de nakledilir. İrşad bakımından faydalı olacağı düşüncesiyle asılsız olup olmadığına bakılmaksızın çeşitli kıssaların yer verildiği eser, tasavvufi düşüncenin tenkidi açısından da önemli bir kaynak değeri taşımaktadır.
Yazıldığı dönemden başlayarak müfessirlerin ilgisini çeken el-Keşşaf Kur'an'ı lüğat, nahiv ve belağat ilkelerini dikkate alarak yorumlaması, Kur'an-ı Kerim'in i'caz yönlerini, özellikle taşıdığı edebi üstünlüğü ve erişilmez nazım güzelliğini ortaya koyması, Kur'an'da manaların tasvir ve temsil yoluyla anlatılmasının etkili bir metot olduğunu göstermesi gibi özellikleriyle çok beğenilmiş ve hemen bütün müfessirlerce kaynak olarak alınmıştır.
Fahreddin er-Razî'ye göre Zemahşerî'nin sadece, meleklerin Allah'a iman ettiğini bildiren ayetten hareketle Allah'ın arş üzerinde bulunduğu yolundaki teşbihi görüşü çürütmesi bile eserin değerli bir kaynak kabul edilmesi gerektiğini gösterir. Başta Fahreddin er-Razi olmak üzere Beyzavî, Nisaburî, Ebu'l-Berekat en-Nesefî, Ebu's-Suud Efendi, Elmalılı Hamdi Yazır gibi sünni müfessirler el-Keşşaf'tan faydalanmıştır.
ŞERH VE HAŞİYELERİ
Şerh, haşiye ve ta'liklerin yapılması, i'rab vecihlerinin gösterilmesi, şevahidinin açıklanması, i'tizali fikirlerin ayıklanıp geri kalan bilgilerin özetlenmesi ve hadislerin tahric edilmesi gibi hususlarda olmak üzere el-Keşşaf üzerinde elliyi aşkın çalışma yapılmıştır. Muhammed b. Ali el-Ensarî'nin Muhtasaru'l-Keşşaf'ı, Abdullah b. Hadî ez-Zeydî'nin aynı adlı eseri, M.Sıddîk Hasan Han'ın Hülasatu'l-Keşşaf'ı, Kutbuddinî Şirazî, Ahmed b. Hasan Carberdî, Cemaleddin Aksarayî, Taftazanî, Seyyid Şerif el-Cürcanî ve Sun'ullah Efendi gibi alimlerin Haşiye ale'l-Keşşaf başlığını taşıyan çalışmaları, İbnu'l-Müneyyir'in el-İntisaf mine'l-Keşşaf'ı, Takiyyuddin es-Sübkî'ninSebebu'l-İnkifaf an ikrai'l-Keşşaf'ı, Sekunî'nin el-Muktedab mine't-temyiz li ma fi'l-Keşşaf mine'l-i'tizal fi'l-Kitabi'l-aziz'i, Abdulkerim b. Ali el-Irakî'nin el-Muhakemat ale'l-Keşşaf beyne'ş-Şeyhayn Kutbu'r-Razî ve'l-Aksarayî'si, Fazlurrahman'ın Zemahşerî ki Tefsiru'l-Keşşaf îk Tahlilî Caize'si(Aligarh, 1982) ve Abdulmun'im Abdullah Hasan'ın el-Lehecatü'l-Arabiyye fi kıraati'l-Keşşaf li'z-Zemahşerî'si(Mansura, 1991) bu çalışmalardan bazılarıdır.
Kaynak: TDVİA, Ali Özek, "el-Keşşaf" mad.
Beydavi Tefsiri
أنوار التنزيل وأسرار التأويل
Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil
Kadı Beydavî (691)
Eserin girişinde belirttiğine göre Beyzavî, tefsir konusunda sahabenin büyüklerine, tabiin alimlerine, onların dışında kalan selef-i salihine ait görüşlerin özünü ihtiva eden ve muteber kurrâdan nakledilen şaz kıraatler de dahil olmak üzere bütün kıraat vecihlerine, ayrıca belağat inceliklerine yer veren bir tefsir yazmayı arzu etmiş, ancak böylesine zor bir işin kendi bilgi seviyesini aştığını düşünerek bundan vazgeçmişti. Nihayet ilmi birikiminin yeterli seviyeye ulaştığı yaşlılık döneminde bir istihare yaptıktan sonra tasarladığı eseri yazmaya karar verdi. Katib Çelebi, onun bu kararında şeyhi Muhammed b. Muhammed el-Kühtâî'nin etkili olduğunu nakleder.(Keşfu'z-Zünun)
Envaru't-Tenzil'in başlıca kaynakları arasında Rağıb el-İsfehanî'nin el-Müfredat'ı, Zemahşerî'nin el-Keşşaf'ı ve Fahreddin er-Razî'nin Mefatihu'l-Ğayb'ı yer alır. Beyzavî, kelimlerin iştikakı ile taşıdıkları değişik manaların tesbitinde el-Müfredat'tan; fıkıh, kelam, mantık, felsefe ve tabiat ilimlerinde Mefatihu'l-Ğayb'tan; Kur'an'ın i'caz vecihleri, lafız ve terkiplerin edebi tahlili, lüğat ve belağat kaideleri, surelerin faziletlerine ilişkin rivayetler ve Mu'tezile'nin görüşleri gibi konularda da el-Keşşaf'tan faydalanmıştır. Bunlar arasında el-Keşşaf'tan fazlaca iktibaslar yaptığından Envaru't-Tenzil, bazı alimlerce onun bir özeti olarak kabul edilmiştir.
Orta hacimde özlü bir tefsir olan Envaru't-Tenzil'de rivayet ve dirayet metodları birlikte kullanılmıştır. Ayetler tefsir edilirken diğer ayetlere, hadislere, sahabe sözlerine ve tabiinin görüşlerine başvurulmuş, bunların zayıf olanlarına "kile" veya "ruviye" ifadesiyle işaret edilmiştir. Bu arada israiliyyat türünden bazı rivayetlere de yer verilmiştir. Eserde geçmiş önemli müfessirlerin görüşleri özetlendikten sonra bazen bunlara Arap şiiriyle istişhadda bulunarak, ayrıca dil kaidelerine ve akli istidlallere dayanılarak ortaya konan yeni görüşler ilave edilmek suretiyle dirayet metodu uygulanmıştır ki müellifin tefsir ilmindeki gücünü gösteren asıl bölümler bunlardır. İtikadi konulara ilişkin ayetler tefsir edilirken özellikle Mu'tezile ile Ehli Sünnet arasındaki ihtilaflara temas edilmiş ve genellikle Ehli Sünnet'in görüşleri isabetli bulunmuştur. Ölümden sonra dirilişin imkanını ispat eden ayetin tefsirinde olduğu gibi(Envaru't-Tenzil, I, 237) Kur'an-ı Kerim'de muarızlara karşı getirilen akli delillerin mantıkî kıyas esasına göre açıklandığı görülür. Beyzavî ahkam ayetlerini tefsir ederken fıkhî mezhepler arasındaki ihtilaflardan bahsederek özellikle Şafiiler'le Hanefilerin istidlal ettikleri ayetleri belirtmiş, Hanefilerin görüşlerini isabetsiz bulup eleştirmiştir. Bu arada kevnî ayetleri yorumlarken ayrıntılı açıklamalar yapmış, dünyanın yuvarlaklığıyla hareket etmekte olduğu görüşünün savunulması örneğinde olduğu gibi(I, 186) isabetli bir ilmî tefsir metodu uygulamıştır.
Envaru't-Tenzil, az sayıdaki İsrailiyyat'ın yanında surelerin faziletlerine dair uydurma hadislere yer vermesi, tarihi konulara ilişkin bazı yanlış bilgiler ihtiva etmesi, rivayet metodu yanında dirayet metodunu uygulaması gibi hususlarda bazı alimlerce tenkit edilmiştir. İsrailiyyat ve uydurma hadisler konusunda Katib Çelebi gibi bir kısım alimlerin mazur göstermeye çalıştığı Beyzavî'nin bu kusurları ilim adamlarının çoğunluğu tarafından önemli hata olarak değerlendirilmiştir. Eserde bu tür rivayetlerin bulunması, hadis usulü açısından bir araştırma yapılmadan Zemahşerî'nin el-Keşşaf'ındaki rivayetlerin aynen iktibas edildiğini göstermektedir.
Edebî ve felsefî tahlillerin veciz bir üslupla ifade edilmesinden dolayı zor anlaşılmasına rağmen büyük itibar görerek medreselerde okutulmuş ve daha sonra yazılan tefsirler için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Özellikle felsefe, kelam ve tabiat konularına dair açıklamaları belağat kaideleriyle mezcedip edebi bir üslupla ortaya koyması onun beğenilen özellikleri arasındadır. İstanbul, Kahire, Bombay, Leknev gibi ilim merkezlerinde birçok defa basılan eseri H.O.Fleischer Leipzig'te neşretmiş (1846-1848), bu neşri esas alan Winand Feel tarafından hazırlanan bir fihristle beraber aynı yerde tekrar basılmıştır.(1878)
Eserin tamamı veya İhlas ve Fatiha sureleriyle Ayete'l-Kürsî gibi bazı bölümleri üzerinde şerh, haşiye ve tâ'lik tarzında gerçekleştirilen çalışmaların sayısı 250'den fazladır. İbn Temcid(İstanbul, 1287), Şeyhzade Mustafa b. Kocavî(İstanbul, 1283), Abdulhakim es-Siyalkutî(Kahire, 1271), Şehabeddin el-Hafacî(Kahire, 1283) ve İsmail b. Muhammed el-Konevî(İstanbul, 1283) tarafından yapılan haşiyeler Envaru't-Tenzil üzerindeki çalışmaların en meşhurları arasında yer alır. Ayrıca Muhammed b. Muhammed b. Abdurrahman(ö.874/1469) eseri ihtisar etmiş. Muhammed Abdurrauf el-Münavî(ö.1031/1622) el-Fethu's-Semavî fi Tahrici Ehadisi'l-Beydavî ve Himmetzâde Muhammed b. Hasan ed-Dımaşkî(ö.1175/1761) Tuhfetu'r-Ravî fi Tahrici Ehadisi'l-Beydavî adlı eserlerinde bulunan hadisleri tahric etmişlerdir.
Eserin türkçe tercümesi Doç. Dr. Şadi Eren tarafından yapılarak 2010 yılında Selsebil yayınları tarafından 4 cilt olarak basıldı.
Kaynak: TDVİA, İsmail Cerrahoğlu, "Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil" mad.